Kıymeti yüksek olan bu evlerde, Onun ismini zikr etmeği emr etdi. Buralarda sabâh akşam, Allahü teâlâ tesbîh olunur) buyuruldu. Dahâ yukarıda bildirdiğimiz âyet-i kerîmede, Allahü teâlâ, nemâza zikr demişdi. Bu âyet-i kerîme de, câmi’lerde nemâz kılınacağını gösteriyor. Abdüllah ibni Abbâs hazretleri, [Câmi’lere Beytullah denir. Bu âyet-i kerîmeye (Kendi evleri) diye ma’nâ vermek, Kur’ân-ı kerîmi değişdirmek olur] dedi.
Nisâ sûresinin yüzüncü âyetinde meâlen, (Yer yüzünde sefere çıkınca, salâtı kısaltabilirsiniz!)buyuruldu. Bu âyet-i kerîme geldikden sonra, Resûlullah, nemâzlarını seferlerde iki rek’at kıldı. Bu âyet-i kerîmeden sonra, meâl-i şerîfi, (Sen, muhârebede Eshâbınla birlikde salât kılarken, cemâ’atin bir kısmı, seninle birlikde, silâhlı olarak kılsınlar. Bir rek’at kılınca, bunlar düşman karşısına gitsinler. Salât yapmıyanlar gelip, salâta seninle devâm etsinler!) olan âyet-i kerîme de, salâtın nemâz demek olduğunu, düâ demekdir diyenlerin yanlış söylediklerini açıkca göstermekdedir.
Taberânîde ve Münâvîdeki hadîs-i şerîfde, (Mescidleri yol yapmayınız! Mescidlere zikr ve salât için giriniz!) buyuruldu.
(Salâtın tâm olması, safları düzeltmekle olur) hadîs-i şerîfi, salâtın nemâz demek olduğunu ve farzların cemâ’at ile kılınacağını göstermekdedir.
İbni Âbidînde, nemâzın mekrûhları sonunda bildirilen hadîs-i şerîfde, (Evinizdeki salâtınız, benim mescidimdeki salâtınızdan dahâ kıymetlidir. Fekat farzlar, böyle değildir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, salât nemâz demekdir ve farzları câmi’de, sünnet nemâzları evde kılmak iyidir. Bir hadîs-i şerîfde, (Mescidimde kılınan salât, başka yerlerdeki salâtdan bin kat dahâ sevâbdır. Mescid-i harâmdaki salât da, benim mescidimdekinden yüz kat dahâ sevâbdır) buyuruldu.
Mezhebsizlerden bir kısmı ve zındıklar nemâz kılmıyorlar. Salât emr olundu. Bu da, düâ demekdir. Müslimânlıkda yatıp kalkmak ve câmi’ yapmak yokdur. Peygamberler, câmi’lere gitmeyin, kalb câmi’inde Allaha yalvarın, dedi diyorlar. Yukarıdaki âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, onların yalan söylediklerini, müslimânları aldatmak istediklerini açıkça göstermekdedir.
9 — Mezhebsizlerden bir kısmı ezânın da düâ demek olduğunu söyliyor. Hâlbuki Peygamberimiz, müezzini olan Bilâl-i Habeşîye ezân okumasını öğretdi. Yüksek yere çıkarıp ezân okutdu. Meâl-i şerîfleri, (Salât için size nidâ edildiği zemân) ve (Cum’a günü salât için nidâ edildiği zemân)olan âyetler, ezân okumağı göstermekdedir.