410 279-Mektub

279
İKİYÜZYETMİŞDOKUZUNCU MEKTÛB

Bu mektûb, molla Hasen-i Kişmîrîye “rahmetullahi aleyh” yazılmışdır. Kendisinin tesavvuf yoluna girmek ve Muhammed Bâkîbillah hazretleri­nin “kuddise sirruh” sohbet ve hizmetinde bulunmak ni’metine sebeb ol­duğu için, ona şükr etmekde, bu arada Allahü teâlânın, kendilerine verdi­ği ni’metleri bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! İhsân ederek, okşıyarak gönderdiğiniz kıymetli mektûbunuzu mevlânâ Mehdî Alî getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Selâmetde olunuz! Şeyh Muhyiddîn-i Ara­bînin “kuddise sirruh” [(Fütûhât) kitâbının beşyüzellisekizinci bâbında ve Abdülvehhâb-i Şa’rânînin (El-ye-vâkit vel-cevâhir) kitâbında yazılı olan] hilâfetlerinin sırası, ömrlerinin sırasına göredir sözünün, onun hangi kitâ­bında yazılı olduğunu soruyorsunuz. Kıymetli kardeşim! Bu yazıyı, bundan çok önce (Fütûhât-i mekkiyye) kitâbında görmüşdüm. Şimdi çok düşündüm. Kitâbdaki yerini hâtırlıyamadım. Yine görürsem inşâallah bildiririm.

Ni’mete kavuşmaklığıma sebeb olduğunuz için, size ne kadar şükr etsem azdır. O ihsânınızın karşılığını ödiyemediğimi biliyorum. Bugünkü se’âde­timiz ve kazancımız, hep o ni’metden hâsıl oldu. Bugünkü alış verişimiz, hep o ihsânınızdan meydâna geldi. Sizin o güzel aracılığınızla öyle şeylere ka­vuşuldu ki, onları çok az kimseler görebilmişdir. Sizin bereketli vâsıtanız­la öyle şeyler verildi ki, pekaz kimse onların tadını duyabilmişdir. İhsânla­rın en kıymetlilerinden o kadar gönderdiler ki, çoklarına ihsânların en aşağılarından o kadar gelmemişdir. Ahvâlin, makâmların, zevklerin, vecd­lerin, ulûm ve ma’rifetlerin, tecellîlerin ve zuhûrların hepsini yükselmek için merdiven gibi önüme serdiler. Yakınlık derecelerine ve kavuşmak konak­larına ulaşdırdılar. Anlatacak söz bulamadığım için, kurb ve vüsûl kelime­lerini kullandım. Yoksa, kurb ve vüsûl kelimeleri o makâma yaklaşamaz. Söz ile, işâret ile, şühûd ile, hulûl ile, ittihâd ile, keyfiyyet ile, makâm, mer­tebe demekle, zemân, mekân, ihâta, sereyân, ilm, ma’rifet, cehl, hayret ke­limeleri ile anlatılamaz. Fârisî iki beyt tercemesi:

Kuşumdan nasıl haber vereyim sana? Ankâ ile birlikde yaşar dâimâ!

Ankânın adını herkes bilir ammâ Kuşumun adını kimse bilmez aslâ.

Allahü teâlânın bu ihsânları, bu sebebler dünyâsında sizin sebebinizle nasîb oldu. Sizin sebeb olmak ni’metinizle ele geçen bu ihsânları saymak, sizin ni’metinize de şükr etmek olacağı için, kısaca yazıldı. Böylece, sizin ni’metinizin şükründen az birşey yapılmış oldu. Size ve doğru yolda olan­lara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selâm olsun!