185 147-Mektub

147
YÜZKIRKYEDİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, hâce Muhammed Eşref-i Kâbilîye yazılmışdır. Ayrılmak, ka­vuşmakdan önce midir, değil midir, bildirmekdedir:

Hak teâlâ, Peygamberlerin efendisi hurmetine “aleyhi ve alâ âlihi ve aley­himüssalevâtü vetteslîmât” sizi yüksek derecelere kavuşdursun! Tarîkat bü­yüklerinden birçoğu “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, (Ayrılmak, kavuş­makdan önce olur) dedi. Bu büyüklerden başkaları da, (Kavuşmak ayrıl­makdan öncedir) dedi. Bir üçüncüsü ise, birşey diyemedi. Ebû Sa’îd-i Harrâz “kaddesallahü sirreh”, (Ayrılmadıkca, kavuşamazsın ve kavuşma­dıkca, ayrılamazsın. Hangisi dahâ öncedir, bilemiyorum) dedi. Bu satırla­rı yazana göre, ayrılmak ve kavuşmak, birlikde olmakdadır. Birbirinden ay­rılmaları câiz değildir. Ayrılmaksızın kavuşmak olmaz. Böyle olmakla be­râber, bilinmiyen birşey varsa, kendisi önce olan hangisidir ve hangisi hangisine sebeb olmakdadır? Şeyh-ul-islâm-ı Hirevî “kuddise sirruh” ikin­cisini seçmekdedir ve (Onun önce olması dahâ iyidir) demişdir. Evet öyle­dir. Fekat, ayrılmak öncedir diyenler de, kavuşmanın önce olmasına kar­şı değildirler. Bunların kavuşmak demeleri, tâm zuhûrdur. Bu mutlak zu­hûrun önce olmasına aykırı değildir. Mutlak zuhûr, ayrılmakdan önce olur. Tâm zuhûr da ayrılmakdan sonra olur. Bu anlaşılınca, sözlerin başka­lığı, yalnız kelimelerde kalır. Birincisini söyliyenlerin görüşü dahâ kes­kindir. Az olan şeye kıymet vermemişlerdir. Bu açıklama, zemân bakımın­dan önce olmayı da göstermekdedir. Bunu iyi anlamalıdır. Herşeyin doğ­rusunu bildiren Allahü teâlâdır. Her ne olursa olsun, ayrılmağa ve kavuş­mağa mazhar olmalıdır. Çünki, bu iki mertebeye varılmadıkça, Vilâyet mertebesi hâsıl olmaz. Birinci mertebeye (Seyr-i ilallah) ile varılır. İkinci mertebeye (Seyr-i fillah) ile varılır. Bu iki seyr temâm olunca, vilâyet mer­tebesine ve kemâle kavuşulur. Herkesin kavuşduğu dereceler başkadır. Tek­mîl ve da’vet derecesine kavuşmak için, başka iki seyr dahâ vardır.

Fârisî mısra’ tercemesi:

Bağırdım iki kerre, içerde kimse varsa!

Vesselâm.