Fârisî beyt tercemesi:
Rûhül-kudsün yardımı, imdâda yetişirse,
Mesîhin yapdıkları, nasîb olur herkese.
Oğlum! Tâm varlık, tâm yokluğun karşılığıdır. Mektûbun başında tâm varlık, Vâcib-ül-vücûdün hakîkatidir. Her iyiliğin ve üstünlüğün de tam kendisidir demişdik. Böyle söylemek, topluca düşünerek olsa bile, o makâm için yakışık alamaz. Çünki, zıl olmak anlaşılır. Bu vücûdün karşılığı olan ademin de, hiçbirşeye bağlılığı, benzerliği yokdur. Bu ademin de, her kötülüğün, her aşağılığın tâm kendisi olduğunu söylemek de burada yakışmaz. Çünki, bir bağlılık anlaşılabilir.
Birşey, tâm olarak ancak kendine tâm zıd, tâm karşı olan şey üzerinde meydâna çıkar. [Meselâ ılık su, soğukda sıcak görünür. Siyâh nokta, beyâz üzerinde belli olur. Yıldız gece karanlığında görülür.] Herşey, zıddı arasında belli olur. Bunun için tâm vücûd, tâm olarak, tâm yokluk üzerinde belli olur. Tâm yokluk, tâm varlığa bir ayna olur.
Tesavvuf yolunda, geri dönüp inmek, ilerlerken yükselmek kadar olur. [Çok çıkan, geri dönünce, çok iner.] Bir kimse, Allahü teâlânın yardımı ile tâm vücûde yükselirse, bu kimse dönüşde, tâm ademe kadar iner. Yükselirken ârifin şü’ûru gider, bilgisi kalmaz. İnerken şü’ûruna ve bilgisine kavuşur. Bu şü’ûr ve ma’rifet makâmında, onu hiç zıl bulunmayan ve zâtın şü’ûn ve i’tibârlarından da uzak olan (Tecellî-i zâtî) ile şereflendirirler. Bundan önce olan bütün tecellîlerin, ismler, sıfatlar, şü’ûn ve i’tibârât zıllerinden bir zıllin perdesi arkasında olduğunu ona bildirirler. Her ne kadar ârif, o tecellîleri, ismlerin ve şü’ûnun arada perde olmayarak hâsıl olduğunu, tâm vücûdün perdesiz olarak tecellî etdiğini sanır ise de, bir zıllin perdesi arkasında tecellî etmekdedir. Sübhânallah! Her kötülüğün, her aşağılığın yeri olan bu adem, vücûdün tam zûhuruna vâsıta olduğu için, güzellik kazanmakda, hiç kimsenin bulamadığına kavuşmakdadır. Kendisi kötü olan şey, araya güzelliğin karışması ile, güzel olmakdadır. İnsanın nefs-i emmâresi de, hep kötülüğe kayar. Ademe her şeyden dahâ çok yakındır. Bunun için, tâm tecellîye herşeyden dahâ çok kavuşmakdadır. Herşeyden dahâ yukarı çıkmakdadır. Fârisî mısra’ tercemesi:
İhsâna en uygun olan, günâh işleyenlerdir!
Ma’rifeti tâm olan bir ârif, bütün makâmlardan ileri yükseldikden ve her mertebeden geçerek indikden sonra, tâm ademe inerek Vücûd-i teâlâya ayna olunca, sıfatların ve ismlerin bütün kemâlleri onda görünür. Tâm vücûdde bulunan bütün latîfeler onda görünür. Ondan başka kimse bu ni’mete kavuşamaz. Bu ayna olmak ni’meti, onun boyuna göre biçilip dikilerek, üzerine giydirilmiş kıymetli bir elbiseye benzer. Kemâllerin, üstünlüklerin zılleri, sûretleri, her ne kadar ilm-i ilâhîde birbirlerinden ayrılmışlar ise de ve ârifin ayna olması da, ilm mertebesinde ise de, ârifin aynası dışarıda vardır ve bütün kemâlleri dışarda göstermekdedir.
Süâl: Ademin ayna olması ne demekdir? Adem, hiçbirşey değildir. Hangi bakımdan vücûdün aynası olmakdadır?
4:33 minutes ( 2.1 MB)