Ehl-i dilin, kâfirlerin Cehennemde kalmıyacaklarını söylemeleri de, Muhyiddîn-i Arabînin “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” keşf ile, ya’nî kalbi ile anlıyarak, söylediği sözlerdendir. Kalbe doğan şeylerde, çok hatâ olur. Din büyüklerinin, Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmdan “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” alarak yazdıklarına muhâlif olan, böyle keşflerin, kıymeti ve ehemmiyyeti yokdur. [İbni Teymiyye de, kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarını inkâr etmekdedir.]
[Îmânın ikinci şartı, meleklere inanmakdır]. Melekler, Allahü teâlânın kullarıdır. Günâh işlemez ve yanılmaz ve unutmazlar. Tahrîm sûresi altıncı âyet-i kerîmesinde meâlen, (Melekler, emr olundukları şeyde Allahü teâlâya karşı gelmezler ve emr olundukları şeyi yaparlar) buyuruldu. Yimezler ve içmezler. [Ya’nî, yimeğe ve içmeğe ihtiyâcları yokdur.] Erkek ve dişi değildirler. Kur’ân-ı kerîmde, meleklerin, erkeklere mahsûs kelime ve harfler ile bildirilmesi, erkeklerin kadınlardan dahâ şerefli ve dahâ üstün oldukları içindir. Nitekim, Allahü teâlâ, kendini de, bunun için, böyle kelime ve harflerle bildirmekdedir.
Allahü teâlâ, insanlardan ba’zısını Peygamber olarak seçdiği gibi, meleklerden de ba’zılarını, Peygamber olarak ayırmışdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğu buyurdu ki, (İnsanların büyükleri, meleklerin büyüklerinden dahâ üstündür). İmâm-ı Gazâlî, imâm-ı Mâlik ve şeyh Muhyiddîn-i Arabî, (Meleklerin büyükleri, dahâ üstündür) dedi. Bu fakîrin anladığına göre, meleklerin evliyâlık tarafı Peygamberlerin evliyâlığından üstündür. Fekat, Nebîlerin ve Resûllerin yetişdiği bir derece vardır ki, melek oraya yetişemez. Bu şerefli derece, Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” toprak maddelerinden gelmişdir. Bu da, insana mahsûsdur. Yine bu fakîre gösterildi ki, Peygamberliğin yüksekliği yanında, evliyâlığın yüksekliği, hiç kalmakda, büyük deniz yanında, bir damla kadar da görünmemekdedir. O hâlde, Peygamberlik yolundan gelen üstünlük, evliyâlık yolundan kavuşulan yükseklikden, katkat dahâ üstündür. O hâlde, her bakımdan, toplu üstünlük Peygamberlerde, bir bakımdan üstünlük meleklerdedir. Sözün doğrusu, Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğunun dediğidir. Allahü teâlâ, onların çalışmalarının mükâfatını bol bol ihsân eylesin! Demek oluyor ki, Evliyâdan hiçbiri, hiçbir Peygamberin derecesine çıkamaz. Velînin başı, dâimâ bir Peygamberin ayağı altındadır.
Şunu iyi bilmeli ki, herhangi bir sözde, âlimler ile sôfiyye arasında uygunsuzluk bulunursa, iyi ve ince düşünülünce, âlimlerin haklı ve doğru olduğu görülüyor. Bunun sebebi, âlimler Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” tâbi’ oldukları için, onların Peygamberlik derecelerine ve o derecelerin ilmlerine bakıyor. Bilgilerini oradan alıyorlar. Sôfiler ise, Peygamberlerin evliyâlık derecelerine ve buradaki ma’rifetlere bakıyorlar. Peygamberlik derecesinden alınan ilmler evliyâlık derecelerinden alınan ilmlerden, elbette dahâ doğrudur. Bu sözlerimi dahâ geniş, dahâ derin olarak aklı, ilmi yüksek, hakîkatleri anlamış, Allahü teâlânın rahmetlerine ve feyzlerine kavuşmuş, kıymetli oğlum, Muhammed Sâdıka yazdığım mektûbda [ikiyüzaltmışıncı mektûb] bildirdim. Arzû eden, oradan okusun! [Mürşid-i kâmiller, ictihâd derecesinde yüksek âlim oldukları için, hem ilm, hem de ma’rifet sâhibidirler. Ya’nî (Zül-Cenâhayn)dırlar.
4:24 minutes ( 2.03 MB)