130 80-Mektub

Kendisi de böy­le olduğunu bildirmiş ve (Konuşmağa geç çağrıldığım için üzülmüşdüm. Yoksa, iyi biliyorum ki, Ebû Bekr “radıyallahü anh” hepimizden üstündür) buyurmuşdu. Kendisinin geç çağrılmasının sebebi vardı. Ya’nî, o zemân, Ehl-i Beytin arasında idi. Onları tesellî ediyordu.

Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâb-ı kirâmı “radıyal­lahü teâlâ aleyhim ecma’în” arasında olan ayrılıklar, nefsin isteklerinden, kötü düşüncelerden değildi. Çünki onların mubârek nefsleri tezkiye bulmuş, tertemiz olmuşdu. Emmârelikden kurtulmuş, itmînâna [doğruyu anlama­ğa, inanmağa] kavuşmuşdu. Onların bütün istekleri, islâmiyyete uymakdı. Ayrılıkları, ictihâd ayrılığı idi. Doğruyu meydâna çıkarmak içindi. Yanılan­larına da, Allahü teâlâ bir derece sevâb verecekdir. Doğru olanlara, en az iki derece vardır. O büyüklerin hiçbirini, dilimizle incitmemeliyiz. Herbi­ri için hep iyi söylemeliyiz. Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden imâm-ı Şâ­fi’î “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki, (Allahü teâlâ, ellerimizi, o kanlara bu­laşdırmadı. Biz de dillerimizi bulaşdırmayalım). Yine buyurdu ki, (Resûlul­lahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” sonra, Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıd­vân” çok düşündü. Yer yüzünde Ebû Bekr-i Sıddîkdan dahâ üstün kimse­yi bulamayıp, onu halîfe yapdılar. Onun emrine girdiler). İmâm-ı Şâfi’înin bu sözü de, hazret-i Alînin “radıyallahü anh” hiç ikiyüzlü olmadığını ve Ebû Bekr-i Sıddîkı seve seve halîfe yapdığını göstermekdedir.

Meyân şeyh Ebülhayrin oğlu, Meyân Seyyid, büyük zâtların evlâdıdır. Dekken seferinde de hizmetinizde bulunmuşdur. Yardım ve iltifâtınıza kavuşacağı umulur. Mevlânâ Muhammed Ârif de, ilm talebesi olup, büyük­ler soyundandır. Babası öldü. Hoca idi. Maâşını almak için yanınıza geldi. Kolaylık göstermeniz kereminizden umulur. Vesselâm, vel ikrâm!

[Üç halîfeyi kötüliyenlerin doğru yoldan sapmış olduklarını ve hele bunların, en azgın ve taşkınlarının müslimânlıkdan büsbütün ayrıldıkları­nı, hattâ islâmiyyeti yıkmak için uğraşmakda olduklarını göstermek için, is­lâm âlimleri pekçok kitâb yazmışdır. Bunlardan birkaçının ismi ve yazarı aşağıda bildirilmişdir. Alevî olduklarını söyleyen din kardeşlerimizin, bu kitâbları dikkat ile okuyarak, Ehl-i sünnet ile bunların arasındaki ayrılık­ları incelemelerini ve akl, vicdân ve insâf ile, doğru yolu seçmelerini ve bö­lücü câhillerin yalanlarına, iftirâlarına aldanmamalarını, kurtuluş, selâ­met yoluna sarılarak, din ve dünyâ se’âdetine kavuşmalarını, din kardeş­liği ve insanlık nâmına, Allahü teâlâdan düâ ederiz.

İslâm âlimlerinin müslimânlara nasîhat vermek için, yazmış oldukları ki­tâblardan, elimize geçen birkaçı şunlardır:

1-(İbtâl-ül Menhec-il-bâtıl) kitâbını Fadl bin Ruzbehân yazmışdır. Şî’î fırkasından, İbn-ül-Mutahhirin (Minhâc-ül-kerâme) kitâbını red etmekde, yanlışlarını vesîkalarla çürütmekdedir. Kitâbı 852 [m. 1448] de İsfehanda yazmışdır.

2-(Nüzhet-ül-isnâ aşeriyye) kitâbıdır. Fârisîdir. Mirzâ Ahmed bin Ab­dürrahîm-i Hindî yazmışdır. Şî’îleri anlatmakdadır. 1255 [m. 1839] de ve­fât etmişdir.

3-(Nevâkıd) kitâbını, Mirzâ mahdûm yazmışdır. (En-nevâkıd lil-Revâ­fıd) kitâbını, seyyid Muhammed bin Abdürresûl Berzencî yazmışdır. 1103

[m. 1711] de denizde boğuldu.