(Tevhîd-i vücûdî) var diyenlerin sandığı gibi, görünenler, gösterenin kendi değildir. Bir şeyin gölgesi, o şeyin kendisi değildir. Sözümüzü bir misâl ile dahâ açıklıyalım: Büyük bir âlim, düşündüklerini bildirmek için, harfleri ve sesleri kullanır. Kafasındaki kıymetli bilgiyi, harflerin, seslerin içinde açığa çıkarır. Bu harfler ve sesler, o bilgileri gösteren ayna gibidir. Fekat, harfler, sesler bu bilgilerin aynıdır, bilgilerin kendisidir veyâ bu bilgilerin kendilerini kaplamışdır veyâ bunların kendilerine yakındır veyâ bilgilerin kendileri ile berâberdir denemez. Ancak, harfler ve sesler, bu bilgileri meydâna çıkaran işâretlerdir. Bilgilere delâlet etmekden, belli etmekden başka, birşey denemez. Bilgilerin, harf ve seslerle hiç benzerliği yokdur. Benzerlik, berâberlik, vehm ve hayâl ile söylenebilir. Hakîkatda, böyle şeyler yokdur. Bu bilgiler ile, harfler ve sesler arasında görünmek, göstermek ve belli olmak, belli etmek gibi bağlılık olduğundan, ba’zı kimselerin vehminde, bu bağlılıkdan, birleşmek, berâberlik gibi şeyler doğuyor. Hakîkatde bunların hiçbiri yokdur.
İşte, Allahü teâlâ ile, bu âlem de böyledir. Göstermek ve gösterilmekden, belli etmek ve belli olmakdan başka, hiçbir bağlılık yokdur. Mahlûkların herbiri, yaratanın varlığını gösteren birer alâmetdir. Onun ismlerinin, sıfatlarının büyüklüğünü bildiren, birer ayna gibidir. Bu kadarcık bağlılık ba’zı kimselerin hayâlinde büyüyerek, ba’zı şeyler söylemelerine sebeb olmakdadır. Bu hâl, bilhassa, tevhîd üzerinde murâkabesi çok olanlarda görülüyor. Murâkabelerinin sûreti, hayâllerinde yerleşiyor. Ba’zıları da kelime-i tevhîdin ma’nâsını, kısaca düşünüp, çok söylediklerinde, bu hâle düşüyor. Bunların her ikisi de, ilm ile hâsıl oluyor. Hâl ile ilgileri yokdur. Ba’zıları da, aşırı sevgi ile, bu hâle düşüyor. Allahü teâlâdan başka, hiçbir şeyin varlığını görmiyorlar. Bunların böyle görmesi, herşeyin yok olmasına sebeb olmaz. Çünki, hissimiz, aklımız ve islâmiyyet, herşeyin var olduğunu bildirmekdedir. Bu sevginin taşkınlığı zemânında, ba’zan, Allahü teâlânın kendisi ihâta etmiş, kendisi yakındır sanıyorlar. Sevgi ile hâsıl olan tevhîd, önce bildirdiğimiz iki tevhîdden dahâ yüksek olup, hâl ile hâsıl olmakdadır. Fekat, bu da yanlışdır. İslâmiyyete uygun değildir. Bunu, islâmiyyete uydurmağa kalkışmak, boşuna uğraşmakdır. Felsefecilerin zan ile, kısa aklları ile söyledikleri, bozuk sözler gibidir. Fennin ve islâmiyyetin ışıkları altında olmayıp da, yalnız zan ile konuşan felsefecileri, ilm adamı sanan ba’zı müslimânlar, bunların bozuk sözlerini, yazılarını, islâmiyyete uydurmağa uğraşıyor. (İhvân-us-safâ) gibi kitâblar, böyle çürük sözleri, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile isbâta kalkışan câhiller tarafından yazılmışdır.
[Şimdi de, fıkh kitâblarında, harâm olduğu bildirilen birçok şeyleri Avrupalılar, Amerikalılar yapdığı için, bunların harâm olmadığını, âyet ile, hadîs ile isbâta uğraşan Amerikan hayrânlarını görüyoruz. İslâmiyyeti, kâfirlerin âdetlerine, tapınmalarına çevirmeğe uğraşan, bozuk kitâbları okumamalıyız. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında gösterilen, doğru yoldan ayrılmamalıyız. Din düşmanlarının, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile süsledikleri, yaldızlı yeni fetvâlara, kitâblara, mecmû’a ve gazetelere aldanmamalıyız. Senenin onbir ayında, din düşmanlığı yapan, Ramezân gelince, para kazanmak için, müslimân imiş gibi dinden bahs eden yazıları, din câhili gazeteleri okumamalı, bunlara inanmamalıdır!].
4:39 minutes ( 2.15 MB)