220 181-Mektub

181
YÜZSEKSENBİRİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mubârek oğlu meyân Muhammed Sâdık hazretlerine yazıl­mışdır “kaddesallahü teâlâ esrârehümel’azîz”. Süâline cevâbdır:

Akllı oğlum Muhammed Sâdık “rahmetullahi aleyh” soruyor:

Süâl: Evliyâdan bir kısmını, Allahü teâlâya yakınlık derecelerinin aşa­ğısında görüyorum. Hâlbuki bunlar zühd, tevekkül, sabr ve rızâ makâmla­rının yüksek derecelerindedirler. Bir kısmını da, yakınlık mertebelerinin yüksek derecelerinde görüyorum. Hâlbuki bunlar “rahmetullahi aleyhim ecma’în”, zühd ve tevekkül gibi makâmların aşağı derecelerindedirler. Bu makâmların yüksek olması, yakînin fazla olmasına bağlıdır. Yakînin faz­la olması da yakınlık ile artar. Acabâ biz mi yanlış görüyoruz? Yoksa, bu makâmların yüksekliği, yakınlıkdan başka birşeye mi bağlıdır?

Cevâb: Bu makâmların yüksekliği yakın olmağa bağlıdır. Çok yakın olanın yakîni fazla olur. Keşfiniz de doğrudur. Yakın olan, latîfelerin en la­tîfidir. Yakîni çok olan da bu latîfelerdir. Bu makâmların yüksekliği, yakî­nin çokluğuna bağlı olduğundan, o da, bu latîfelere nasîb olur. Bir büyük Velî, çok yakın olmadığı hâlde, latîfelerin en latîfinin makâmlarından bi­rinde bulunabilir ve latîfelerin en koyusuna inmemiş olabilir. Bu makâm­da iken, yakınlığı çok olan ve en koyu latîfeye ya’nî maddeden yapılmış be­den latîfesine inmiş olan bir Velîden üstün olur. Çünki, beden latîfesinde o yakınlık olmadığı için, yakîn hâsıl olmamışdır. Bunun için, o makâmlar, niçin üstün olur? Bu latîfeye dönüp inen bir Velî, bu latîfeye bağlı kalır. Ön­ce, başka latîfelerde hâsıl olmuş olan yakînler örtülür. Beden latîfesine in­meyen Velî böyle değildir. Bu en latîf olan latîfeye bağlıdır. Çok yakındır ve yakîni de çokdur ve örtülmemişdir. Bu makâmlarda bulunan “rahme­tullahi aleyhim ecma’în” en yüksek, en üstün olur.

Geri dönmüş olan, çok yakındır ve yakîni de çok olduğu gibi, makâm­ları da yüksekdir. Fekat, bunun yüksekliği örtülüdür. İnsanlara fâideli ol­mak için ve kendisinden istifâde olunmak için, onlar gibi olmuşdur. Onlar gibi görünmekdedir. Bu makâm, Peygamberlere “aleyhimüsselâm” mah­sûsdur. Bunun için, İbrâhîm “aleyhisselâm”, kalbinin itmînân bulmasını is­tedi ve yakîn hâsıl etmesi için herkes gibi, gözle görmeğe muhtâc oldu. Uzeyr “aleyhisselâm” da buna benzer söyledi.

Geriye dönmiyen ise, kendi yakînini bildirerek, perdeler kalksa, yakî­nim artmaz dedi. Hazret-i Alînin “radıyallahü anh” söylediği denilen bu söz, eğer doğru ise, geri dönmeden önce söylemişdir. Çünki geri döndükden son­ra, yakîn elde etmek için, herkes gibi o da, delîle muhtâc olur.

Bu fakîr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” geri dönmeden önce, inanıl­ması lâzım gelen şeyler meydânda idi. O bilgilere yakînim, duygu organ­larım ile anladıklarımdan dahâ çok idi. Fekat, geri döndükden sonra, o ya­kîn örtüldü. Herkes gibi delîllere, isbât etmeğe muhtâc oldum. Fârisî mıs­ra’ tercemesi:

Yetişdirdikleri gibi yürüyoruz!

Vesselâm.