482 302-Mektub

302
ÜÇYÜZİKİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, zâhir bilgilerini toplamış ve bâtın sırlarına kavuşmuş olan oğlu şeyh Muhammed Ma’sûm hazretlerine yazılmışdır. Vilâyet-i evliyâ ve Vilâyet-i enbiyâ ve Vilâyet-i mele-i a’lâ arasındaki farklar ve Peygamber­liğin, Evliyâlıkdan üstün olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ anlayışını artdırsın! (Vilâyet), evliyâlık demekdir. Allahü teâlâya yakın olmakdır. Bu yakınlık, araya zıl karışmadan olamaz. Arada perdeler bulunur. Evliyânın vilâyetinde zıl olduğu meydândadır. Peygam­berlerin vilâyeti “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” her ne kadar zıllerden kur­tulmuş ise de, ismlerin ve sıfatların perdeleri araya karışır. (Vilâyet-i me­le-i a’lâ) “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, her ne kadar, ismlerin ve sıfatların perdelerinin üstünde ise de, Zât-i ilâhînin i’tibârları­nın ve şü’ûnun perdelerinden kurtulamaz. Kendisine zıl hiç karışmıyan ma­kâm, yalnız (Nübüvvet) ve (Risâlet)dir. Bu makâm, sıfatların ve i’tibârla­rın perdesi üstündedir. Bundan dolayı, Peygamberlik, Evliyâlıkdan üs­tündür. Nübüvvetin yakınlığı, zâtadır, asladır. Nübüvveti ve inceliğini an-lıyamıyan, vilâyeti, nübüvvetden dahâ üstün sanır. Görülüyor ki (Vüsûl), ya’nî kavuşmak, nübüvvet mertebesindedir. (Hüsûl) ise, vilâyet makâ­mındadır. Çünki, zıl karışmadan hüsûl olmaz. Vüsûl ise, zıllerin dışındadır. Bundan başka, hüsûlün sonunda, ikilik kalkar. Vüsûlün sonunda ise, iki­lik vardır. İkiliğin kalkması, (Evliyâlık makâmı)na uygundur. İkiliğin kal­ması ise, (Nübüvvet makâmı)na yakışır. İkiliğin kalkması, vilâyet makâmı­na uygun olduğu için, vilâyet makâmında, her zemân sekr bulunur. Nübüv­vet mertebesinde ikilik bulunduğu için, bu mertebede hep sahv, şü’ûr bu­lunur. Bundan başka, ister sûretlerle, şekllerle olsun, ister renklerin ve nûr­ların perdeleri altında olsun, bütün tecellîler vilâyet makâmlarında ve bu makâmların başlangıcında olur. Nübüvvet mertebesinde ise, asla vüsûl nasîb olmuşdur. Tecellîlere ve zuhûrlara lüzûm kalmamışdır. Çünki bunlar, aslın zılleridir, görüntüleridir. Asl mertebesine varmadan önce, başdan ilerlerken de bu tecellîlere ihtiyâc yokdur. Eğer, asla vilâyet yolundan yükseliyorsa, tecellîler olur. Fekat, bu tecellîler Peygamberlik kemâlâtına kavuşduran yoldan değil, vilâyet yolundan gelmekdedir. Sözün kısası, te­cellîler ve zuhûrlar, zıllerden olur.