444 289-Mektub

Fekat, bunun için de, aynı kuvvetin ayrıca te’sîr etmesi lâzımdır. İşin yapılması başkadır, iyi veyâ fenâlığının yapılması başkadır. O hâlde, işin iyi veyâ fenâ olması için de, kuvvetin ayrıca te’sîri lâzımdır demek, yanlış olmaz. Ebül-Hasen-i Eş’arî, böyle demiyor. Hâlbu­ki, insanların kudretini Allahü teâlâ yaratdığı gibi, bu kudretin te’sîr etme­sini de Allahü teâlâ yaratmakdadır. Bunun için, kulun kudretinin te’sîr et­diğini söylemek, hakîkate dahâ yakın olur. Eş’arî mezhebi, Allahü teâlâ­nın, kullarını cebr etdiğini bildirmiş oluyor. Çünki, kulda ihtiyârın ya’nî be­ğendiğini yapmak bulunmadığını ve kulun işinde, kendi kuvvetinin hiç te’sîri olmadığını bildiriyor. Bu mezhebi, cebriyyeden ayıran şey, cebriyye mezhebinde, bir insan, bir işi yapdı demek, mecâzdır. Ya’nî, o istekli işi, yal­nız Allahü teâlâ yapmışdır. O insanın eli ile yapmışdır. İnsanda kudret yok­dur derler. Eş’arî ise, işi yapan, hakîkatde insandır. Ancak, insanın isteği ile değil, Allahü teâlânın istemesi ile yapmışdır. İnsanda ihtiyâr yokdur di­yor. Ehl-i sünnetden, Eş’arîden başkaları, kulun kudreti, yapdığı istekli iş­de te’sîr eder diyor. Eş’arî ise, kudreti ancak, işin yaratılmasına sebeb olup, yaratılmasında te’sîri olmaz diyor ki, her ikisine göre de, işi insan yap­dı demek doğru olur. Ehl-i sünnet, Cebriyyeden, böylece ayrılmış olur. Ceb­riyye mezhebinin, insanın, istekli işlerini hakîkaten yapdığını kabûl et­memesi, işi insan yapdı demek mecâzdır demesi küfrdür, Kur’ân-ı kerîmi inkâr etmekdir. (Temhîd) kitâbının sâhibi [Ebû Şekür Sülemî “rahmetul­lahi aleyh”] diyor ki, Cebriyye mezhebinde, (İşi insanın yapması mecâzdır, görünüşdür, insanda kudret yokdur. Kullar, rüzgarla sallanan yaprak gibi­dir. İnsanların her hareketi, ağacın hareketi gibi mecbûrîdir) diyenler kâ­fir olur. Yine diyor ki, Cebriyyenin, (Kulların iyi, kötü, bütün işleri, hakî­katde onların değildir. İhtiyârî hareketleri de yapan, yalnız Allahdır) söz­leri de küfrdür.

Süâl: İmâm-ı Eş’arî “rahmetullahi aleyh” insanın işinde, kudretinin te’sîri yokdur, hakîkatde insanın ihtiyârı da yokdur dediği hâlde, işi yapan hakîkatde kuldur demesi, doğru mudur?

Cevâb: İnsan kudretinin, işinde te’sîri yok ise de, Allahü teâlâ, işi yarat­ması için, onun kudretini sebeb kılmışdır. Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, insan kudretini ve ihtiyârını bir iş için kullanınca, Allahü teâlâ, o işi yara­tıyor. İnsanın kudreti, böylece, işin yapılmasına sebeb oluyor. İşlerin yapıl­masına te’sîr etmiş oluyor. Çünki, kulun kudreti olmadıkça, âdet-i ilâhî o işi yaratmamakdadır. Bu âdete göre, işi yapan, insandır demek, hakîkatde doğru oluyor. Eş’arî mezhebini doğru yola uydurmak, ancak böyle olur. Baş­ka dürlü anlatanları şübheli dinlemelidir.

Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi aleyhim”, kadere inanmış, kaderin hayrlısı, şerlisi, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır demişdir. Çünki (Kader), var etmek, yaratmak demekdir ve herşeyi yapan, yaratan, ancak Allahü teâlâdır. (Mu’tezile), ya’nî kaderiyye fırkası kazâ ve kadere inanmadı. İşlerin, yalnız kulun kudreti ile hâsıl olduğunu zan etdi. Şerler, kötülükler, Allahü teâlânın kazâsı ile olsaydı, bunlar için azâb yapmazdı. Bunlara azâb yapması zulm olur dedi. Böyle sözleri söylemek zulmdür. Câ­hilce sözdür. Çünki, kazâ ve kadere inanmakla, kulun ihtiyârı ve kudreti git­mez.