494 309-Mektub

309
ÜÇYÜZDOKUZUNCU MEKTÛB

Bu mektûb, mevlânâ hâce Muhammed Firketîye yazılmışdır. Gündüz ve gece kendini hesâba çekmeği ve (Hesâba çekilmeden evvel, kendinizi he­sâba çekiniz) hadîs-i şerîfini bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisse­lâma salât ve selâm olsun! Din ve dünyâ se’âdetinize düâ ederim. Meşâ­yıh-ı kirâmdan birçoğu “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, muhâsebe yolu­nu seçmişlerdir. Her gece, yatacağı zemân, o gün yapmış olduğu işlerini, sözlerini, hareketlerini, hareketsizliklerini, düşüncelerini, herbirinin niçin olduğunu anlarlar. Kusûrlarını ve günâhlarını temizlemek için, tevbe ve is­tigfâr ederler. Allahü teâlâya boyun bükerler, yalvarırlar. İbâdetlerini ve iyiliklerini de, Allahü teâlânın hâtırlatması ile ve kuvvet vermesi ile oldu­ğunu bilirler. Bunun için, Hak teâlâya hamd ve şükr ederler. (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbının sâhibi, [ya’nî Muhyiddîn-i Arabî] “kuddise sirruh”, bu muhâsebecilerden biri idi. Buyuruyor ki, (Ben kendimi hesâba çekmek­de, Meşâyıh-ı kirâmın hepsinden ileri gitdim. Niyyetlerimi, düşünceleri­mi de hesâba katdım). Bu fakîre göre “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, Muhbir-i sâdıkdan gelen haberlere uygun olarak “aleyhi ve alâ âlihissalâ­tü vesselâm” her gece yatarken, (Sübhânallahi velhamdü lillahi ve lâ ilâ­he illallâhü vallâhü ekber) yüz def’a okursa, tesbîh ve tahmîd ve tekbîr ey­lemiş olur. Böylece, muhâsebe yapmış olur. Kendini hesâba çekmiş sayı­lır. Tesbîh söylemek, tevbenin anahtarıdır. Bunu çok okumakla, kusûrla­rının, günâhlarının afv edilmesini istemiş olur. Bu günâhlardan dolayı, Hak teâlâya bulaşdırılmış olan lekeleri tenzîh ve takdîs etmiş olur. Günâh iş­leyen bir kimse, bu emrlerin ve yasakların sâhibinin azametini ve kibriyâ­sını düşünmüş olsaydı Onun emrlerine karşı gelemezdi. Günâhları yapma­sı, Onun emrlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermekdedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. (Tenzîh) kelimesini, [ya’nî yukarı­da yazılı olan tesbîhi] çok okumakla, bu kusûr afv olunur.

(İstigfâr) etmek, günâhların örtülmesini istemekdir. (Tenzîh) kelimesi­ni okumak ise, günâhların yok olmasını istemekdir. O nerede, bu nerede? (Sübhânallah) şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Ma’nâları ve fâideleri ise pekçokdur.

(Tahmîd) kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükr edilmiş olur. Onun verdiği ni’metlerin şükrü yapılmış olur.

(Tekbîr) kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yapdığı şükrlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükr yapılamıyacağını göstermekdedir. Çünki, Ona yapılan istigfârlar, afv dilemekler için de, çok istigfâr etmek lâ­zımdır. Ona yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun için­dir ki kendisi, Sâffâti sûresinin son âyetinde, (Sübhâne Rabbike Rabbil’iz­zeti...) buyurmuşdur. Kendini hesâba çekmek istiyenler, bu âyet-i kerîme­yi çok okumalıdır. Böylece istigfâr ve şükr etmiş olurlar. İstigfâr ve şükr ede­mediklerini de ve kusûrlarını da bildirmiş olurlar. Yâ Rabbî! Bizim kusûr­lu, bozuk olan düâlarımızı, tevbelerimizi kabûl buyur! Sen herşeyi işitir ve bilirsin. Efendimiz, yüce Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma ve onun Âline ve hepsi temiz, seçilmiş olan Eshâbının herbirine salât ve se­lâm olsun “sallallahü teâlâ ve selleme aleyhi ve alâ Âlihi ve Eshâbihi ec­ma’în”! Allahü teâlâ hepsine bereket versin!

[Bu âyet-i kerîmeyi okurken hiçbir yerini değişdirmemeli, (Rabbike) ke­limesi yerine (Rabbinâ) dememelidir. Böyle bozarak okumanın câiz olma­dığı (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbının üçyüzdoksanikinci [392] sahîfesinde uzun yazılıdır].