004 Önsöz

Mektûbâtda bildirilen tesavvufdan, tarîkatden ve hakîkî mürşidlerden şimdi hiç kalmadı. Bizler, Mektûbâtdaki ince bilgileri, ma’rifetleri anlıya­mayız) buyurdu. [Abdülhakîm efendinin hâl tercemesi (Eshâb-ı Kirâm) ki­tâbımızda yazılıdır.] Bu kitâbdaki mektûbların birkaçı arabî, geri kalanla­rın hepsi fârisîdir. 1392 [m. 1972] senesinde, Pâkistânda, Karaşide (Edeb Menzil Saîd Kompani) de gulâm Mustafâ hân tarafından, üç cildi iki kitâb hâlinde ve hâşiyesinde açıklamalar olarak, gâyet okunaklı ve nefîs basılmış­dır. Bu fârisî baskının, 1397 [m. 1977] senesinde, İstanbulda, foto-kopisi bas­dırılmışdır. Muhammed Murâd-i Kazânî Mekkî tarafından binüçyüziki 1302 [m. 1884] senesinde arabîye terceme edilerek (Dürer-ül-meknûnât) adı verilmiş, 1316 [m. 1898] da, Mekke-i mükerremede Mîriyye matba’a­sında basılmışdır. 1382 [m. 1963] de, İstanbulda da basılmışdır. Muhammed bin Abdüllah Kazânî 1352 [m. 1933] de Mekkede vefât etmişdir. İmâm-ı Rabbânînin ve oğlu Muhammed Ma’sûmun (Mektûbât) kitâbları Müste­kîmzâde Süleymân efendi tarafından farscadan türkçeye terceme edilip, [1277] hicrî senesinde İstanbulda taşbasması yapılmışdır.

Târîh incelenirse, kitâblı ve kitâbsız bütün islâm düşmanlarının ve müs­limân ismini taşıyan câhil ve sapıkların (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâbla­rına çamur atmağa, bu doğru yolun bilgilerini çürütmeğe, yok etmeğe sal­dırdıkları hemen görülür. Bir tarafdan da, din câhili münâfıkların, dünyâ çıkarları için, tarîkatcılık yapdıkları görülüyor. Temiz gençleri, şehîd evlâd­larını bu alçakça saldırılardan korumak, onlara se’âdet ve kurtuluş yolu­nu göstermek ve tarîkatcıların tuzaklarına düşmemeleri için, (Mektûbât) kitâbının hepsini, fârisîden türkçeye terceme edip, basdırarak, kıymetli oku­yucularımıza sunmağı lüzûmlu gördüm. Ehl-i sünnet bilgilerini ve çok in­ce ve derin yazılmış olan tesavvuf ma’rifetlerini kolay anlaşılacak açık kelimelerle yazdım.[1] Ba’zı yerleri iyi açıklıyabilmek için, başka kaynaklar­dan eklemeler yapdım. Bu eklemeleri ve te’vîlleri bir köşeli parantez [ ] içi­ne yazarak, (Mektûbât)dan ayrı olduklarını belli etdim. Aylarca geceli gündüzlü çalışarak, birinci cilddeki üçyüzonüç mektûbun tercemesi, 1 Zil­hicce 1387 ve 1 Mart 1968 Cum’a günü temâm oldu. Birinci baskısı 1968 se­nesinde yapılarak, kıymetli gençlerin istifâdelerine sunuldu. İkinci cildde bulunan doksandokuz mektûbdan kırksekiz adedi ve üçüncü cildde bulu­nan yüzyirmidört mektûbdan, otuzsekiz adedi, (Se’âdet-i Ebediyye) kitâ­bımda okuyabilirsiniz.

İşbu (Mektûbât Tercemesi) kitâbında, îmân ve tesavvuf bilgilerine ağırlık verilmişdir. Bu kitâbı dikkat ile okuyan tâli’li bir kimse, kâmil bir îmân ve güzel ahlâk sâhibi olur. Tesavvufu, hakîkî tarîkati anlıyarak, sah­te tarîkatcılara aldanmaz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sel­lem”, (Kâmil mü’min, eli ile, dili ile, mahlûklara zararı dokunmıyan kim­sedir) buyurdu. Derin âlim seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullahi aleyh” de, (Er-Riyâdut-tesavvufiyye) kitâbında, (Tesavvuf, tarîkat, kötü huyların hepsinden kurtulmak, iyi huyların hepsine kavuşmakdır) demek­dedir

[1] Evliyânın ba’zı kelimeleri te’vîle muhtacdır. Te’vîl veyâ meâlen bildirmek,
muhtelif ma’nâlar içinden dîne uygun olanı seçmekdir. Bunu herkes yapamaz. [46.cı ve sonraki mektûbları okuyunuz!]