138 90-Mektub

90
DOKSANINCI MEKTÛB

Bu mektûb, hâce Kâsıma yazılmışdır. Bütün varlığımızla Allahü teâlâ­ya dönmek lâzım olduğu ve bu ni’mete kavuşmak için, Ebû Bekr-i Sıddî­kın yoluna sarılmak îcâb etdiği bildirilmekdedir:

Hak teâlâ, bu alçak dünyâyı gözünüze aşağı ve değersiz göstersin. Kalb aynanızı, âhıretin güzel cemâli ile süslesin! Bu düâmızı, mi’râc gecesi, kendisinden gözü hiç ayrılmayan, tertemiz Peygamberi hurmetine kabûl bu­yursun “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekme­lühâ”! Okşayıcı, kıymetli mektûbunuz ve yüksek değerli hediyyeleriniz gel­di. Lutf eylemişsiniz. Allahü teâlâ, hayrlı karşılıklarını ihsân eylesin! Seven­lerimize ve iyi gözle bakanlarımıza nasîhatimiz şudur: Bütün varlığımızla Allahü teâlânın mukaddes zâtına dönmeliyiz! Ondan başka herşeyden yüz çevirmeliyiz! Fârisî mısra’ tercemesi:

İş budur, bundan başkası hiçdir!

Bugün, bu büyük ni’mete kavuşmak için Ebû Bekr-i Sıddîkın yoluna inanmak ve bağlanmak lâzımdır. Bu yolda bulunan büyüklerin “rahmetul­lahi aleyhim ecma’în” bir sohbeti ile kavuşulan şeyler, sıkı riyâzetlerle ve ağır mücâhedelerle ele geçemez.

[(Riyâzet) nefsin istediklerini yapmamak, harâmlardan, mekrûhlardan sakınmakdır. (Mücâhede), nefse ağır gelen, onun istemediği şeyleri yapmak, farzları, sünnetleri, müstehabları işlemek demekdir].

Bu büyüklerin yolunda, sonda kavuşulan ni’metler, başlangıçda yerleş­dirilmişdir. Sona varanların kavuşduklarını, dahâ ilk sohbetde ihsân eder­ler. Bu büyüklerin yolu, Eshâb-ı kirâmın yoludur. Eshâb-ı kirâm “rıdvânul­lahi teâlâ aleyhim ecma’în”, insanların en üstününün, dahâ birinci sohbe­tinde “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” öyle ni’metlere kavuşdu­lar ki, ümmetin Evliyâsı, bunlara en sonda belki kavuşabilir. İşte bu, nihâ­yetin bidâyete yerleşdirilmesidir. Öyle ise, bu büyükleri cân ile, gönül ile seviniz! Çünki, bütün se’âdetlerin temeli, sebebi bu sevgidir. Allahü teâ­lâ, size ve doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın izinde bulu­nanlara selâmet versin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm!”