322 258-Mektub

258
İKİYÜZELLİSEKİZİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, Şerîf hâna yazılmışdır. Allahü teâlânın yakın olduğunu açıklamakdadır:

Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği temiz insanlara selâmlar ol­sun! Lutf ederek göndermiş olduğunuz kıymetli mektûbunuz gelerek, biz fakîrleri çok sevindirdi. Allahü teâlâ da sizi sevindirsin!

Yavrum! Allahü teâlânın bizlere, kendimizden dahâ yakın olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmişdir. Ammâ ne yapalım ki, Allahü teâlâ, aklla­rımızın, düşüncelerimizin ve bilgimizin ve anlayışımızın ötesindedir. Öte­lerin ötesidir. Şunu da biliyoruz ki, bu ötelik, uzaklık, yakınlık bakımından olup, uzaklık bakımından değildir. Allahü teâlâ, her yakından dahâ yakın­dır. Hattâ, Onun bir olan zâtı ya’nî kendisi, bize sıfatlarından dahâ yakın­dır. Hâlbuki bizler, o sıfatlarla var olduk ve varız. Bunu akl anlıyamaz. Çün­ki birşeye başkasının, kendinden dahâ yakın olmasını düşünemez. Bunu açıklıyabilmek için, bir misâl aradım ise de, bulamadım. Bu bilgi, kesin ola­rak (Nass)a, ya’nî Kur’ân-ı kerîme dayanmakdadır. Doğru olan keşfler de, böyle olduğunu gösteriyor. Tarîkat sâhibleri, tevhîdden ve birleşmekden söz etmişlerdir. Yakınlıkdan, berâber olmakdan uzun uzun konuşmuşlardır. Fe­kat, Allahü teâlânın çok yakın olduğunu hiç söylemediler. İnsanları şaşkın­lıkdan kurtaracak bir açıklama yapmamışlardır. Şaşılacak şeydir ki, Alla­hü teâlânın bize çok yakın olması, bizim Ona çok uzak olmamıza sebeb ol­muşdur. Bunu iyi anlayınız. Sözümüzde işâretler ve beşâretler vardır. Si­ze ve doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ âlihis­salevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” izinde gidenlere selâm ol­sun!

Kim bulur, zor ile, maksûduna her zemân zafer?

Gelir elbet zuhûra, ne ise, hükm-i kader.