296 237-Mektub

237
İKİYÜZOTUZYEDİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, molla Muhammed Tâlib-i Beyânegîye yazılmışdır. Sünnet-i seniyyeye yapışmağı istemekde, büyüklerin yolunu övmekdedir:

Allahü teâlâ, bizi ve sizi islâmiyyetin doğru yolunda bulundursun! Kıymetli kardeşim! Nakşibendiyye yolunun büyükleri, sünnet-i seniyye­ye uymuş, azîmet yolunu tutmuşlardır. Sünnet-i seniyyeye uymakla ve azî­met yolunu seçmekle birlikde, eğer ahvâl ve mevâcid ile şereflenirlerse, büyük ni’met bilirler. Eğer, ahvâl ve mevâcide kavuşurlar, fekat sünne­te yapışmakda ve azîmeti seçmekde gevşeklik olursa, bu ahvâli hiç beğen­mezler ve böyle mevâcidi, ya’nî kendinden geçmeği istemezler. Bu gev­şekliği, felâketin başlangıcı bilirler. Çünki, Hindistândaki din adamları olan Cûkiyye ve Berehmenler ile eski Yunan felesofları da böyle tecellî sanılan tecellîlere ve Âlem-i misâldeki keşflere ve vahdet-i vücûd bilgi­lerine mâlik oldular. Fekat, rezîl ve rüsvâ olmakdan ve felâkete sürüklen­mekden kurtulamadılar. Se’âdetden mahrûm kalmakdan başka, ellerine birşey geçmedi. Kardeşim! Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı ile, bu büyük­lerin yoluna girdiğinize göre, onlar gibi olmanız lâzımdır. Onların yolun­dan kıl kadar ayrılmamalısınız! Ancak, böylece, onların yüksekliklerin­den, birşeylere kavuşabilirsiniz. Önce, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at mezhe­bi âlimlerinin kitâblarında bildirilenlere uygun olarak, i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, farzları, vâcibleri, sünnetleri, müstehabları, ha­lâl ve harâmları, mekrûhları ve şübheli olanları, Ehl-i sünnet âlimlerinin fıkh kitâblarından öğrenmeli ve işler, bu bilgiye uygun olmalıdır. Bunlar yapıldıkdan sonra, sıra üçüncüsüne gelir ki, bu da, tesavvuf bilgileridir. Ehl-i sünnet i’tikâdı ve fıkh bilgilerine uygun işler, tayyârenin iki kana­dı gibidir. Bu iki kanad sağlam olmadıkca, maddesiz, zemânsız âleme uçu­lamaz. Bu iki kanad elde edilmeden, ahvâl ve mevâcid hâsıl olursa, felâ­ket uçurumuna doğru yuvarlanıldığı anlaşılmalıdır. Böyle hâllerden ve vecdlerden kurtulmak için Allahü teâlâya sığınmalıdır. Fârisî mısra’ ter­cemesi:

İş budur. Bundan başkası hiçdir!

Arabî mısra’ tercemesi:

Habercinin işi, yalnız haber vermekdir.

Kıymetli kardeşim meyân şeyh Dâvüd oraya gelmişdir. Onun sohbeti­ni büyük ni’met biliniz. Nasîhatlarına kıymet veriniz. Gösterdiği yolda bulununuz! Kendisi, bu yolun büyüklerinin talebesi yanında çok bulunmuş­dur. O büyüklerin yolunu ve gidişlerini iyi öğrenmişdir. Orada bulunan kar­deşlerimiz ve mîr Nu’mân hazretlerinin yardımı ile bu yüksek yola girmiş olanlar, şeyh hazretlerinin sohbetini ganîmet bilsinler. Onun halkasında, bir yere otursunlar. Birbirlerinde yok olsunlar. Böylece cem’ıyyete kavuşur­lar. Ya’nî gönülleri Allahü teâlâya bağlanır. Bu yolda ilerler, yükselirler.

(Mektûbât)ı okuyunuz! Çok fâidelidir. Fârisî mısra’ tercemesi:

Aranılan hazînenin nişânını verdim sana!

Size ve doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın izinde olan­lara selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ek­melühâ”!