483 302-Mektub

Zıllere bağlı olmakdan kurtulmuş olan­lar, tecellîlere muhtâc olmakdan kurtulmuş olanlar, tecellîlere muhtâc ol­mazlar. Vennecmi sûresindeki, (Gözü hiç ayrılmadı) âyet-i kerîmesinin inceliğini buradan anlamalıdır.

Yavrum! Aşk feryâdları, muhabbet gürültüleri, aşırı istek gösteren ba­ğırmalar, kavuşamamak üzüntüsünden doğan iniltiler, vecd, tevâcüd, çır­pınmak, zıplamak gibi şeylerin hepsi, zıllerin makâmlarında olur. Tecellî­lerde, zıllerin görünmesinde hâsıl olur. Asla kavuşdukdan sonra, bunların hiçbiri olamaz. Bu makâmda muhabbet, ibâdetlere sarılmak ile kendini gös­terir. Âlimlerin bildirdiklerini yapmak ister. Bundan başka olan zevkli ve şevkli şeyler burada yokdur. Tesavvufculardan çoğu, böyle şeyleri mu­habbet sanmışlardır.

Yavrum! İyi dinle ki, Vilâyet makâmında ikiliğin giderilmesi istenildi­ği için, Evliyâ, irâdelerini yok etmeğe uğraşırlar. Bâyezîd-i Bistâmî hazret­leri, (İstemekden kurtulmamı istiyorum) dedi. Nübüvvet mertebesinde ikiliği yok etmek lâzım olmadığı için, irâdeden kurtulmak istenilmez. Çün­ki irâde, kâmil sıfatlardan biridir. Eğer irâdeye bir aşağılık bulaşmış ise, irâ­denin bir aşağı şeye bağlanmasından olmuşdur. Demek ki, irâde sıfatını pis şeye, beğenilmeyen şeye bağlamamalıdır. Hep Hak teâlânın beğendiği şeyleri istemelidir.

Bunun gibi, Vilâyet makâmında, insanlık sıfatlarının hepsinden kurtul­mağa çalışır. Nübüvvet mertebesinde ise, bu sıfatların kötü şeylere bağlan­maması aranılır. Bu sıfatların kendileri, kâmildirler. İlm sıfatının kendisi, kâmil sıfatlardan biridir. Eğer buna bir aşağılık gelmiş ise, kötü bir şeye bağ­landığı içindir. Demek ki, bunu kötü şeylere bağlamamak lâzımdır. Yoksa, sıfatın kendisini yok etmek lâzım değildir. Bütün sıfatlar da, hep böyledir. Öyle ise, Nübüvvet makâmına Vilâyet yolundan gelen kimsenin, yolda iken, sıfatların kendini yok etmesi lâzımdır. Vilâyet yolundan gelmiyen bir kimsenin, sıfatların kendilerini yok etmesi lâzım olmayıp, bu sıfatların kötü şeylere bağlanmalarını yok etmesi lâzımdır.

Yukarıda bildirilen vilâyet, zıllerde olan vilâyetdir. Buna (Vilâyet-i sug­râ) veyâ (Vilâyet-i evliyâ) denir. (Vilâyet-i enbiyâ) başkadır. Zılden ileri geç­mişdir. Bu vilâyetde, insanlık sıfatlarının kötü şeylere bağlanmasını yok et­mek lâzımdır. Sıfatların kendilerini yok etmek lâzım değildir. Sıfatların kö­tü şeylere bağlanmaları yok edilince, (Vilâyet-i enbiyâ) hâsıl olur “aleyhi­müssalevâtü vetteslîmât”.

Vilâyet-i enbiyâdan sonra olan yükselmeler, (Kemâlât-i nübüvvet) ma­kâmlarında olur. Bundan anlaşılıyor ki, Vilâyetin aslı olmadan, Nübüvvet olamaz. Çünki Vilâyet, Nübüvvetin başlangıcıdır. Fekat kemâlât-i nübüv­vete kavuşmak için, zıllerdeki vilâyet hiç lâzım değildir. Birçok Evliyâda, bu da bulunur. Birçoğunda ise, bu vilâyetden hiç geçilmez. Burasını iyi an­lamalıdır.

Sıfatların kendilerini yok etmek, bunların kötü şeylere bağlanmalarını yok etmekden dahâ gücdür. Bundan dolayı Peygamberlik kemâlâtına ka­vuşmak, vilâyet kemâlâtına kavuşmakdan dahâ kolay ve dahâ çabuk olur. Asla kavuşmakda olan herşeyde de, böyle kolaylık ve çabukluk vardır. Asl­dan uzaklaşdıkca, kolaylık ve çabukluk azalır.