499 312-Mektub

312
ÜÇYÜZONİKİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mânın “kuddise sirruh” süâllerine ce­vâb olarak yazılmışdır. Nemâzda otururken parmak kaldırmak doğru olma­dığını da bildirmekdedir:

Âlemlerin, bütün mahlûkların rabbi, yaratıcısı ve varlıkda durdurucu­su ve ihtiyâclarını gönderen Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed Mustafâya “aleyhissalâtü vesselâm” ve Onun Peygamber kardeşlerine ve meleklere ve Onun yolunda gitmekle şerefle­nenlere salât, selâm ve iyi düâlar olsun! Molla Mahmûd ile gönderdiğiniz kıymetli mektûb gelerek bizleri sevindirdi. Soruyorsunuz ki:

Süâl: Âlimler, Medînedeki (Ravda-i mubâreke) denilen yer, Mekke şehrinden dahâ kıymetlidir diyor. Hâlbuki, Muhammed aleyhisselâmın sûreti ve hakîkati, Kâ’be-i mu’azzamanın sûretine ve hakîkatine secde et­mekdedir. Ravda-i mubâreke nasıl olur da, dahâ üstün olur?

[Medîne câmi’i içinde, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kabr-i şerîfi ile câmi’inin o zemânki minberi arasındaki, yirmialtı metre uzunlukdaki yere (Ravda-i mutahhera) denir. (Ravda), bağçe demekdir. O zemânki minber-i şerîf, üç basamak ve bir metre yüksek idi. 654 yan­gınında temâmen yandı. Çeşidli yıllarda, çeşidli minberler yapılmış, bu­günki, oniki basamaklı mermer minberi, sultân üçüncü Murâd hân [998] de İstanbuldan göndermişdir].

Cevâb: Yavrum! Bu fakîre göre, yeryüzünün en kıymetli yeri Kâ’be-i mu’azzama [ve bunun etrâfındaki (Mescid-i harâm) denilen câmi’]dir. Bundan sonra, Medînedeki Ravda-i mukaddesedir. Üçüncü olarak, Mek­ke-i mükerreme şehridir. Görülüyor ki, Ravda-i mutahhera, Mekkeden da­hâ üstündür demek doğrudur.

Süâl: Hanefî mezhebinde olan bir müslimân, nemâzda otururken, par­mağı ile işâret eder mi?

Cevâb: Yavrum! Şehâdet parmağı ile işâret etmenin câiz olduğunu bil­diren hadîs-i şerîfler çokdur. Hanefî mezhebindeki âlimlerin bir kısmı da, böyle söylemişdir. Hanefî mezhebindeki kitâblar, çok dikkatle okunursa, parmak kaldırmanın câiz olduğunu bildiren haberler, (Üsûl bilgileri) de­ğildir. Mezhebin (Zâhir haberleri) değildir. İmâm-ı Muhammed Şeybânî, (Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek parmağı ile, işâret ederdi. Biz de, Onun gibi, parmağımızı kaldırır ve indiririz. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe de böyle söyledi) diyor ise de, imâm-ı Muhammedin böyle de-diği, (Nevâdir) haberlerindendir. (Üsûl) haberlerinden değildir.

(Fetâvâ-i garâib)de diyor ki, (Muhît) kitâbında, (Sağ elin şehâdet par­mağı ile işâret edileceğini imâm-ı Muhammed “rahmetullahi aleyh” (Üsûl) kitâblarında bildirmedi. Sonra gelen âlimler de, başka başka söyledi. İşâ­ret edilmez diyenler oldu, işâret edilir diyenler de oldu. İmâm-ı Muham­med, Üsûl kitâblarından başka kitâblarında, Peygamber “sallallahü aley­hi ve sellem” işâret ederdi diyor ve İmâm-ı a’zam da “rahmetullahi aleyh” bunu haber verdi buyuruyor. İşâret etmek sünnetdir denildiği gibi, müste­habdır diyenler de vardır) diyor. Fetâvâ-i garâibde bundan sonra diyor ki, doğrusu, işâret etmek harâmdır.

(Fetâvâ-i Sirâciyye)de [Alî Ûşî “rahmetullahi aleyh”] diyor ki, (Ne­mâzda eşhedü en lâ... derken, şehâdet parmağı ile işâret mekrûhdur. (Küb­râ) kitâbı da, böyle diyor. Âlimler bunu beğeniyor. Fetvâ da böyle verilmiş­dir. Çünki, nemâzda hareketsiz, vekarlı olmak lâzımdır).

(Gıyâsiyye) fetvâ kitâbında, [Dâvüd bin Yûsüf “rahmetullahi aleyh”] di­yor ki, (Otururken şehâdet parmağı ile işâret edilmez. Fetvâ böyledir. Muhtâr olan, beğenilen de budur).

Muhammed Kuhistânî “rahmetullahi aleyh”, (Câmi’ürrümûz) kitâbın­da diyor ki, (İşâret edilmez ve parmak bükülmez. Mezhebin üsûl bilgileri­ne göre böyledir. Zâhidînin kitâbında da böyledir. Fetvâ da böyle verilmiş­dir. (Mudmerât), (Velvâlciyye), (Hülâsa) ve dahâ başka kitâblarda da böyle yazılıdır. Büyüklerimiz, parmak ile işâret etmenin sünnet olduğunu da bildirmekdedir).

Hazîne-tür-rivâyât kitâbında, (Tatârhâniyye) kitâbından alarak diyor ki,