447 289-Mektub

Bedenin hastalığı, ibâdetlerin yapılmasını güçleşdirdiği gibi, (Bâtın)ın [kalbin ve rûhun] hasta olması da güçleşdirir. Allahü teâlâ, islâmiyyeti, nefs-i emmâreyi, [ya’nî kötülük isteyici] arzûlarından, âdetlerinden vaz geçirmek için gönderdi. Nefsin istekleri ve islâmiyyetin istekleri birbirinin zıddıdır, aksidir. O hâlde, ibâdetleri yapmakda güclük çekmek, nefsin kö­tülüğünü gösteren bir alâmetdir. Nefsin arzûlarının kuvveti, bu güçlüğün çok­luğu ile ölçülür. Nefsin hevâsı [istekleri] kalmayınca, güçlük de kalmaz.

Sôfiyye-i aliyyeden ba’zısının, insanda ihtiyârın bulunmadığını veyâ kuvvetsiz olduğunu gösteren birkaç sözünü yukarıda yazmışdık. Tesavvuf büyüklerinin, islâmiyyete uymıyan sözlerine, hiç kıymet verilmez. Nerde kaldı ki, huccet ve sened olarak kullanılsın. Ya’nî, bir iddi’âyı, düşünceyi isbât için böyle sözleri şâhid getirmek, hiç doğru olmaz. Şâhid, sened ola­cak, uyulabilecek, ancak Ehl-i sünnet âlimlerinin sözleridir. Sôfiyye-i aliy­yenin sözlerinden, âlimlerin sözüne uygun olanlar, kabûl edilir. Uymıyan­ları, kabûl edilmez. Burada da yine bildirelim ki, Sôfiyye-i aliyyeden, hâl­leri, keşfleri doğru olanlar, islâmiyyete uymıyan hiçbirşey söylememiş ve yapmamışdır. Keşflerinden, hâllerinden, islâmiyyete uymıyanların, yanlış olduğunu anlarlar. İslâmiyyete muhâlif olan sözlere ve hareketlere doğru diye sarılmak, zındıklık, ilhâd ya’nî dinsizlik alâmetidir.

Şunu da ilâve edelim ki, Sôfiyye-i aliyyenin islâmiyyete uymıyan ba’zı sözleri, hâlin kapladığı zemânda, keşf yolu ile anladıkları bilgilerdir ki, o zemân, akl ve şü’ûrları örtülü olduğundan, özrlü sayılırlar ve keşfleri yan­lış olmuşdur. Başkalarının, böyle keşflere, sözlere uyması câiz değildir. Böy­le sözlere, islâmiyyete uyacak şeklde ma’nâ vermek, kelimelerden anlaşı­lan ma’nâyı bırakıp, meşhûr olmıyan ma’nâlarını vererek, islâmiyyete uy­durmak lâzımdır. Çünki âşıkların, muhabbet serhoşlarının sözleri, çeşidli ma’nâlara gelir. Bu ma’nâlar arasından, doğru ve onların büyüklüğüne yakışan ma’nâyı bulup, öyle kabûl etmek lâzımdır.

[Zemânımızdaki din câhilleri, Muhyiddîn-i Arabî, Celâleddîn-i Rûmî, Niyâzî-i Mısrî gibi büyüklerin “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz”, böy­le sözlerini ele alarak, tesavvufa, tesavvufculara saldırıyor. Yazdıkları ki­tâblarda, Evliyânın sözlerine yanlış ma’nâlar vererek, hattâ, onların sözü diyerek, uydurma şeyler yazıyor. O derin âlimleri, islâmiyyet düşmanı imiş gibi göstermeğe çalışıyorlar. Cenâb-ı Hak, böyle zevallılara, islâmiy­yeti, tesavvufu anlamak nasîb etsin! Âmîn.]