118 73-Mektub

Bir sene içinde, fakîr­lere yapdığı yardım, zekât için ayrılandan az olursa, artan zekâtı, yine kendi malından ayrı saklamalı, gelecek sene ayrılacak olan zekât ile karış­dırıp vermelidir. Her sene, böyle ayırıp, yavaş yavaş vermek câizdir. Yav­rum! İnsanların nefsi bahîldir, cimridir, tama’kârdır. Allahü teâlânın emr­lerini yapmamakda inâdcıdır. Onun için, biraz aşırı yazdım. Yoksa, malı da, cânı da, mülkü de, hep O vermişdir. Onun verdiğine el uzatmağa kimin hak-kı vardır? O hâlde zekâtı ve uşru seve seve vermek lâzımdır.

Her ibâdeti seve seve yapmalıdır. Kul hakkına dokunmamağa, hakkı olanları ödemeğe, titizlikle çalışmalıdır. Üzerimizde kimsenin hakkı kalma­masına çok dikkat etmeliyiz! Hakkı dünyâda ödemek kolaydır. Nezâket ile, yumuşaklıkla hakdan kurtulmak mümkin olur. Fekat, âhıretde, iş böyle de­ğildir. Orada, hak altından kurtulmak çok gücdür, çâresi bulunmaz.

[Kâfirlerin haklarını da gözetmek lâzımdır. Kâfir memleketlerindeki kâ­firlerin de mallarına, canlarına ve nâmûslarına saldırmamalıdır. Kâfirlerin kanûnlarına da karşı gelmemelidir.] İslâmiyyeti, dînini iyi bilen ve âhıre­ti düşünen doğru âlimlere sorup öğrenmelidir. Böyle mubârek insanların sözleri ve kitâbları, te’sîrli olur. Bunların nefeslerinin bereketi ile, sözleri­ni yapmak kolay olur. [Para kazanmak için, rey kazanmak, mevkı’ almak için, din kitâbı yazan, nutk söyliyen, müslimânları aldatmak için yüzlerine gülen, din hırsızlarının yanından ve kitâblarından kaçmak lâzımdır.] Doğ­ru âlim, güvenilir kitâb bulunamayan yerlerde, bu gibilerden ancak, çok lü­zûmlu şeyler sorulabilir. Va’zları, nutkları dinlenmez.

Ey oğlum! Bizim gibi fakîrlerin, yukarıda ta’rîf etdiğimiz, alçak dünyâ düşkünleri ile, ne işimiz vardır ki, onların gidişlerinin iyiliğine, kötülüğü­ne karışalım? Allahü teâlânın Peygamberi “sallallahü aleyhi ve sellem” lâ­zım olan nasîhatları, açıkça bildirmiş, söylenmedik birşey kalmamışdır. Fe­kat bu yavru, bu fakîrlere gelip, nasîhat ve yardım istemiş olduğu için, bu yavrunun nasıl, ne yolda bulunduğu sık sık kalbe gelmekdedir. Bu bağlılık bu satırların yazılmasına sebeb olmuşdur. Evet, bu yavrunun böyle sözle­ri çok işitmiş olduğunu biliyorum. Fekat, yalnız işitmekle, birşey kazanıl­maz. Duyduklarını, öğrendiklerini yapmak lâzımdır. Bir hasta, ilâcını öğ­renebilir. Fekat, ilâcı kullanmadıkça, iyi olamaz. İlâcı bilmek, onu iyi ede­mez. Bütün Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ve âlimlerin “rahimehümul­lah” milyonlarca sözleri ve binlerle kitâbları, hep işlemek içindir. Bilmek, kıyâmetde fâideli değil, şefâ’atcı değil, azâb yapılması için huccet ve şâhid olacakdır. Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz buyurdu ki, (Kıyâmet günü, azâbın en şiddetlisine, en kötüsüne düşecek olan, ilminin fâidesini görmiyen, gidişi ilmine uymıyan âlimdir).

Yavrum, o zemânki tevbenin, bağlılığın bir netîce vermediğini sen de bi­liyorsun! Çünki, Allahü teâlâyı seven ve unutmıyanlardan uzak kalman, o se’âdet tohumunun açılıp büyümesine mâni’ oldu. Fekat, o tohumun çürü­memiş olması, bu yavrunun yetişmeğe elverişli, nefîs bir cevher olduğunu göstermekdedir. O tevbenin, o bağlılığın bereketi ile, Allahü teâlânın, bu yavruyu, ergeç, sevdiği, seçdiği yola kavuşduracağı ümmîd olunur. Herne behâsına olursa olsun, Allah yolunda bulunanlara olan sevgiyi elden kaçır­mayınız! Bunlara sığınmak, bunlarla berâber olmak iştiyâkını kalbinize yer­leşdiriniz! Bu büyüklere olan sevginiz sebebi ile, Allahü teâlânın, kendi sev­gisini içinize yerleşdirmesini ve kalbinizi, bu dünyâ çerçöplerine bağlamak­dan kurtarıp, büsbütün kendisine çekmesini isteyiniz! Fârisî beytler terce­mesi:

Aşk öyle bir ateşdir ki, yanarsa eğer,

Ma’şûkdan başka herşeyi yakar, kül eder.

Hakdan gayrıyı katl için (LÂ) kılıncı çek,

(LÂ) dedikden sonra, birşey kaldımı bir bak.

(İLLALLAH)dan başka ne varsa, hepsi gitdi;

Sevin ey aşk! Hakka ortak kalmadı bitdi.