492 307-Mektub

307
ÜÇYÜZYEDİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mevlânâ Abdülvâhid-i Lâhorîye yazılmışdır. (Sübhânalla­hi ve bi-hamdihi) güzel kelimesini açıklamakdadır:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun sevgili Peygamberine bizden düâlar ve selâmlar olsun. Bir kul, ibâdet ederken, bu ibâdetde bulunan her güzel­liği ve iyiliği Allahü teâlâdan bilmelidir! Çünki, Onun güzel terbiye etme­sinden ve ihsânındandır. İbâdetde kusûr ve aşağılık bulunursa, bunların hep­si kuldan gelmekdedir. Kulun özünde bulunan kötülükden hâsıl olmakda­dır. Hiçbir kusûru, aşağılığı Hak teâlâdan bilmemelidir. O makâmda, yal­nız iyilik, güzellik ve kemâl vardır. Bunun gibi, bu âlemde bulunan her gü­zellik ve üstünlük Allahü teâlâdandır. Her kötülük ve aşağılık da, mahlûk­lardandır. Çünki mahlûkların aslı, özü ademdir. (Adem) de, her kötülüğün ve aşağılığın başlangıcıdır. [(Adem), yokluk demekdir.]

(Sübhânallahi ve bi-hamdihi) güzel kelimesi, bu iki şeyi açıkca bildirmek­dedir. Hak teâlânın tenzîhini ve takdîsini ya’nî Ona yakışmayan aşağılık­lardan ve kötülüklerden uzak olduğunu çok güzel bildirmekdedir.

Bu güzel kelime, şükr yapmağı, hamd etmekle bildirmekdedir. Çünki hamd, her şükrün başıdır. Hak teâlânın güzel sıfatlarına ve işlerine ve bü­tün ni’metlerine ve büyük ihsânlarına hamd kelimesi ile şükr edilmekde­dir. Bunun içindir ki, hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, bu güzel kelimeyi gündüz veyâ gece, yüz kerre söylerse, o gün veyâ o gece, hiç kimse onun kadar se­vâb kazanamaz. Ancak onun gibi söyliyen kazanır) buyuruldu. Başkaları­nın ibâdeti, onunla nasıl bir olabilir ki, o kimse, bu güzel kelimenin son par­çası ile, bütün iyiliklerin ve ibâdetlerin şükrünü yapmış olmakdadır. Bu gü­zel kelimenin baş tarafı ise, ayrıca Hak teâlâyı kötülüklerden ve aşağılık­lardan tenzîh ve takdîs etmekdedir. O hâlde, bu güzel kelimeyi her gün ve her gece yüz kerre okumalıyız! İnsanları iyi işleri yapmağa, ancak Allahü teâlâ kavuşdurur.

Süâl: Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Sübhânallahi ve bihamdihi adede hal­kıhi ve rıdâe nefsihi ve zinete Arşihi ve midâde kelimâtihi) ve ayrıca, (Sübhânallahi mil-el mîzân) buyuruldu ve ayrıca, (Elhamdülillâhi ed’âfe mâ hamidehu cemî’u halkıhi) buyuruldu. Bunların hiçbirinde sayı bildirilme­di. Bir kişiden başka sayı bildiren olmadı. Adede halkıhi hangi bakımdan söylenmişdir? Rıdâe nefsihi ne demekdir? Ve zinete Arşihi nasıl olur? Kelimelerin mürekkebi nasıl doğru olur? Terâzîyi nasıl doldurur? Bütün insanların yapdığı hamddan katkat fazla ne demekdir?

Cevâb: İnsanda, hem (Âlem-i halk) vardır, hem de (Âlem-i emr) vardır. Âlem-i halkda ve Âlem-i emrde bulunan herşey, insanda vardır. Bundan başka, insanda (Hey’et-i vahdânî) denilen bir topluluk da vardır. Bu top­luluk, Âlem-i halk ile Âlem-i emrin birleşmesinden meydâna gelmişdir. Bu hey’et-i vahdânî, insandan başka hiç bir mahlûkda yokdur. Bu topluluk şa­şılacak bir şeydir. İşitilmemiş bir eserdir. Bunun içindir ki, insanın yapdı­ğı hamd, bütün mahlûkların yapdıkları hamdlerden katkat çok olur. Diğer süâller de, bundan anlaşılabilir. Bütün mahlûklar demek, insandan başka olan şeyler demekdir. Buna insanı da katarsak, kâmil bir insan, her mah­lûku kendinin bir zerresi bulduğu gibi, insanları da, kendinin bir zerresi gö­rür. Kendini her mahlûkun bütünü bilir. Bunun için, kâmil insanın yapdı­ğı hamd, bütün insanların yapdığı hamdlerden de katkat çok olur. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın izinde gidenlere selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti etemmühâ ve minettehıyyâti ekmelühâ”!