Olsa olsa, burada ufak birşeyde üstünlük düşünülebilir ki, hiç kıymeti yokdur. Çünki, her çöpcü ve işçi, kendi işinin inceliğinde, büyük bir âlimden ve başarılı bir fen adamından üstündür. Fekat, bu üstünlüğün kıymeti yokdur. Kıymetli olan üstünlük her bakımdan üstün olmakdır. Âlim ve fen adamı, bunun için yüksekdir.
Bu fakîre de, böyle yanılmak çok oldu. Yanlış görüşlere çok yakalandım. Bu hâller çok zemân sürdü. Fekat, Allahü teâlâ korudu. Önceki inancım hiç sarsılmadı. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri i’tikâdda hiç gevşeklik olmadı. Bunun için ve bütün ni’metleri için, Allahü teâlâya hamd ve şükrler olsun! Ehl-i sünnet i’tikâdına uymıyan görüşlere hiç kıymet vermedim. Bu i’tikâda uygun ma’nâlar verdim. Kısaca, şöyle anladım ki, bu görüş doğru ise, ufak birşeyde üstün olmağı gösterir. Üstünlük Allahü teâlâya yakın olmakla ölçülür. Bu yükselmenin çok olması da, kurbu, yakınlığı gösterir. O hâlde, niçin üstünlük ufak birşeydedir diyerek küçültülsün? Bu süâl doğru ise de, önceki kuvvetli îmân yanında, böyle görüş, bu kuruntu yerleşemedi, yok oldu. Hattâ, bunun yerine, tevbe, istigfâr ve Allahü teâlâya sığınarak, Ehl-i sünnet i’tikâdına uymıyan böyle keşflerin, görüşlerin hâsıl olmaması için yalvardım, düâ eyledim. Birgün, böyle yanlış keşfler için beni kıyâmetde sorguya çekerlerse, azâb ederlerse diye çok korkdum. Bu korku beni kapladı. Hiç râhatım kalmadı. Allahü teâlâya çok yalvardım. Bu sıkıntım çok zemân sürdü. Böyle bir zemânımda, bir Velînin kabri yanından geçiyordum. Bu üzüntümün çözülmesi için, o Velîden yardım diledim. O ânda, Allahü teâlânın lutfü, merhameti yetişdi. İşin içyüzü, olduğu gibi açıklandı. Âlemlere rahmet olan, sonuncu yüce Peygamberin “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” rûhâniyyeti hâzır oldu. Üzüntülü kalbi tesellî buyurdu. Anlaşıldı ki, Allahü teâlâya yakınlık, her bakımdan üstünlük ise de, sana hâsıl olan yakınlık, senin rabbin olan ism-i ilâhî mertebesinin zıllerinden bir zılle olan yakınlıkdır. Bu yakınlık ise, her bakımdan üstünlüğü bildirmez. Bu makâmın Âlem-i misâldeki görünüşünü açıkladılar ki, hiç şübhem kalmadı. Bütün kuruntular yok oldu. Böyle şübhelere yol açan ve iyi ma’nâlar verilmesi lâzım olan, bu gibi bilgilerden birkaçını kitâblarımda ve mektûblarımda yazmışdım. Böyle bilgilerin yanlış olmasına yol açan yerleri, Allahü teâlâ lutf ederek bildirince, bunları da yazarak, yaymak istedim. Çünki, (YAYILMIŞ OLAN GÜNÂHIN TEVBESİNİ DE YAYMAK LÂZIMDIR!). Böylece, herkes, bu bilgilerden, islâmiyyete uymıyan fikrlere saplanmasın. Bunlara saplanarak, doğru yoldan sapmasınlar. Yâhud da, inâd ile ve gösteriş olarak, bu fakîre sapık, câhil demeğe kalkışmasınlar. Çünki, bu hiç bilinmiyen yolda, böyle güller çok açılmışdır. Birçoklarını doğru yola çekmiş, kimisini de yoldan kaydırmışdır. Yüksek babamdan “kuddise sirruh” işitmişdim ki, (Dalâlet çukuruna düşen, doğru yoldan ayrılan, yetmişiki fırkanın çoğu, tesavvuf yoluna girip, yolun sonuna varmadan, yanlış görüşlere aldanarak sapıtmışlardır) buyurmuşdu. Vesselâm.
Bir göz ki, nazarında, ibret olmasa anın,
Başının üzerinde düşmanıdır insanın.
Kulak ki, öğüt almaz, her dinlediği şeyden,
Akıtsan yeri vardır, kurşunu deliğinden.
4:08 minutes ( 1.92 MB)