268 220-Mektub

Olsa olsa, burada ufak birşeyde üs­tünlük düşünülebilir ki, hiç kıymeti yokdur. Çünki, her çöpcü ve işçi, ken­di işinin inceliğinde, büyük bir âlimden ve başarılı bir fen adamından üs­tündür. Fekat, bu üstünlüğün kıymeti yokdur. Kıymetli olan üstünlük her bakımdan üstün olmakdır. Âlim ve fen adamı, bunun için yüksekdir.

Bu fakîre de, böyle yanılmak çok oldu. Yanlış görüşlere çok yakalandım. Bu hâller çok zemân sürdü. Fekat, Allahü teâlâ korudu. Önceki inancım hiç sarsılmadı. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri i’tikâdda hiç gevşeklik olmadı. Bunun için ve bütün ni’metleri için, Allahü teâlâya hamd ve şükr­ler olsun! Ehl-i sünnet i’tikâdına uymıyan görüşlere hiç kıymet verme­dim. Bu i’tikâda uygun ma’nâlar verdim. Kısaca, şöyle anladım ki, bu gö­rüş doğru ise, ufak birşeyde üstün olmağı gösterir. Üstünlük Allahü teâlâ­ya yakın olmakla ölçülür. Bu yükselmenin çok olması da, kurbu, yakınlığı gösterir. O hâlde, niçin üstünlük ufak birşeydedir diyerek küçültülsün? Bu süâl doğru ise de, önceki kuvvetli îmân yanında, böyle görüş, bu kurun­tu yerleşemedi, yok oldu. Hattâ, bunun yerine, tevbe, istigfâr ve Allahü te­âlâya sığınarak, Ehl-i sünnet i’tikâdına uymıyan böyle keşflerin, görüşlerin hâsıl olmaması için yalvardım, düâ eyledim. Birgün, böyle yanlış keşfler için beni kıyâmetde sorguya çekerlerse, azâb ederlerse diye çok korkdum. Bu korku beni kapladı. Hiç râhatım kalmadı. Allahü teâlâya çok yalvardım. Bu sıkıntım çok zemân sürdü. Böyle bir zemânımda, bir Velînin kabri yanın­dan geçiyordum. Bu üzüntümün çözülmesi için, o Velîden yardım dile­dim. O ânda, Allahü teâlânın lutfü, merhameti yetişdi. İşin içyüzü, olduğu gibi açıklandı. Âlemlere rahmet olan, sonuncu yüce Peygamberin “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” rûhâniyyeti hâzır oldu. Üzüntülü kalbi te­sellî buyurdu. Anlaşıldı ki, Allahü teâlâya yakınlık, her bakımdan üstünlük ise de, sana hâsıl olan yakınlık, senin rabbin olan ism-i ilâhî mertebesinin zıllerinden bir zılle olan yakınlıkdır. Bu yakınlık ise, her bakımdan üstün­lüğü bildirmez. Bu makâmın Âlem-i misâldeki görünüşünü açıkladılar ki, hiç şübhem kalmadı. Bütün kuruntular yok oldu. Böyle şübhelere yol açan ve iyi ma’nâlar verilmesi lâzım olan, bu gibi bilgilerden birkaçını kitâbla­rımda ve mektûblarımda yazmışdım. Böyle bilgilerin yanlış olmasına yol açan yerleri, Allahü teâlâ lutf ederek bildirince, bunları da yazarak, yaymak istedim. Çünki, (YAYILMIŞ OLAN GÜNÂHIN TEVBESİNİ DE YAY­MAK LÂZIMDIR!). Böylece, herkes, bu bilgilerden, islâmiyyete uymıyan fikrlere saplanmasın. Bunlara saplanarak, doğru yoldan sapmasınlar. Yâ­hud da, inâd ile ve gösteriş olarak, bu fakîre sapık, câhil demeğe kalkışma­sınlar. Çünki, bu hiç bilinmiyen yolda, böyle güller çok açılmışdır. Birçok­larını doğru yola çekmiş, kimisini de yoldan kaydırmışdır. Yüksek babam­dan “kuddise sirruh” işitmişdim ki, (Dalâlet çukuruna düşen, doğru yoldan ayrılan, yetmişiki fırkanın çoğu, tesavvuf yoluna girip, yolun sonuna varma­dan, yanlış görüşlere aldanarak sapıtmışlardır) buyurmuşdu. Vesselâm.

Bir göz ki, nazarında, ibret olmasa anın,

Başının üzerinde düşmanıdır insanın.

Kulak ki, öğüt almaz, her dinlediği şeyden,

Akıtsan yeri vardır, kurşunu deliğinden.