399 273-Mektub

273
İKİYÜZYETMİŞÜÇÜNCÜ MEKTÛB

Bu mektûb, mirzâ Hüsâmeddîn Ahmede “rahmetullahi teâlâ aleyh” ya­zılmışdır. Sâlik kendine yol gösterene bağlı olup, başkalarına bakmaması lâzım olduğu ve rü’yâlara kıymet verilmemesi bildirilmekdedir:

Bizlere doğru yolu gösteren Allahü teâlâya hamd olsun! Allahü teâlâ biz­lere doğru yolu göstermeseydi, kendimiz bulamazdık. Rabbimizin Peygam­berlerinin her sözü doğrudur. Lutf ederek bu fakîre gönderdiğiniz kıymet­li mektûb geldi. Bizleri çok sevindirdi. Allahü teâlâ, bunun için size iyi kar­şılıklar versin! Buyuruyorsunuz ki:

Süâl: Tegannî ile okumayı ve dinlemeyi sıkı yasak etdiğimiz gibi, Mev­lidi de yasak edecek miyiz? Hâlbuki mevlid Resûlullahı “sallallahü aley­hi ve sellem” anlatan ve öven kasîdelerle çeşidli din ve ahlâk bilgisi veren şi’rlerdir. Kıymetli kardeşimiz Muhammed Nu’mân “rahmetullahi teâlâ aleyh” ve buradaki sevdiklerimizden birkaçı, Resûlullah “sallallahü aley­hi ve sellem” efendimizin bu mevlid cem’iyyetlerini çok beğendiklerini rü’yâda görmüşlerdir. Mevlid dinlemekden vaz geçmek, bunlara çok güç gel­mekdedir.

Cevâb: Kıymetli efendim! Rü’yâların kıymeti olsaydı, rü’yâda görü­lenlere güvenilseydi, mürîdlerin rehberlere hiç ihtiyâçları olmazdı. Allahü teâlânın ma’rifetlerine kavuşmak için, tarîkatlerden birine bağlanmak lâ­zım olmazdı. Çünki her mürîd, rü’yâda gördüğüne göre, işini yoluna kor-du. Yaşayışını, rü’yâlarına göre düzenlerdi. Rü’yâları, rehberin yoluna uygun olsun, olmasın, rehberi beğensin beğenmesin, onlara uyardı. Böy­le olunca, rehberlik mürîdlik zinciri kopar, her câhil, her ahmak, kendi gö­rüşüne göre hareket ederdi. Sâdık olan bir mürîd, rehberi varken, binler­ce rü’yâya on paralık değer vermez. Akllı, uyanık olan bir tâlib, pîr ni’me­tine kavuşmuş iken, rü’yâları hayâl sayar, hiçbirini hâtırına bile getirmez. Mel’ûn şeytân, güçlü bir düşmandır. Sona varanlar bile, onun aldatmasın­dan korkusuz değildirler. Onun yalanlarından korkmakda, titremekde­dirler. Sondakiler böyle olunca, yolun başlangıcında ve ortasında olanla­rı artık anlamalı. Hâlbuki, Allahü teâlâ, sondakileri korumakdadır. Şeytân bunları aldatamaz. Başlangıcdakiler ve yoldakiler ise böyle değildir. İşte bu­nun için, onların rü’yâlarına güvenilmez. Düşmanın aldatmasından ko­runmuş değildirler.

Süâl: Rü’yâda, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” görülürse, o rü’yâ doğrudur. Şeytânın aldatmasından korunmuşdur. Çünki şeytân, onun şekline giremez. Böyle bildirildi. Onun için, kardeşlerimizin rü’yâlarının doğru olması lâzımdır. Şeytânın aldatması olmaz değil mi?

Cevâb: (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbının sâhibi, [ya’nî Muhyiddîn-i Ara­bî hazretleri], şeytân, Medîne-i münevverede medfûn bulunan Muhammed aleyhisselâmın kendi şekline giremez diyor. Başka sûretlerde de, Resûlul­lah olarak görünemez diyenleri kabûl etmiyor. Resûlullahın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vesselâm” kendi şeklini ve hele rü’yâda tanıyabilmek çok güç olacağı meydândadır. Bunun için, rü’yâlara nasıl güvenilebilir? Âlim­lerin çoğunun dediğine uyarak ve Resûlullahın “aleyhi ve alâ âlihissalevâ­tü vesselâm” yüksek şânına yakışacak üzere, şeytânın hiçbir şeklde o Ser­verin ismi ile görünemiyeceğini söylersek, o şeklden emrler almak ve onun beğenip beğenmediğini anlamak kolay değildir. Mel’ûn şeytân düşmânlı­ğını burada da gösterebilir. Araya karışarak, olmıyan şeyi olmuş gibi gös­terebilir. Rü’yâ göreni şaşırtır. Kendi sözlerini ve işâretlerini, o şeklin “alâ sâhibihessalâtü vesselâm” sözleri ve işâretleri imiş gibi gösterir. Çoğumu­zun bildiği gibi, birgün Seyyid-ül-beşer “aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbissalâ­tü vesselâm” Eshâbı ile oturuyordu. Kureyşin ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri orada idiler. Seyyid-ül-beşer “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” on­lara (Vennecmi) sûresini okudu. Onların putlarını anlatan âyet-i kerîme­ye gelince, mel’ûn şeytân putları öven birkaç sözü, o Serverin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” sözüne ekledi. Dinleyenler, bunları da o Serverin sö­zü sandılar.