339 260-Mektub

Ey oğlum “rahmetullahi aleyh”! Toprak maddeleri, nefs-i mutmeinne­den dahâ yukarı derecelere yükselirse de, nefs-i mutmeinne, Vilâyet ma­kâmı ile ilgili olduğu için, Âlem-i emrden olmuşdur. Sekr sâhibidir [ken­dini unutur]. Herşeyi unutacak makâmdadır. Bunun için, nefsde islâmiy­yetden ayrılacak tâkat kalmamışdır. Toprak maddeleri ise, Peygamberlik makâmı ile ilgili olduklarından, şü’ûr, uyanıklıkları dahâ çokdur. Bunun için islâmiyyetden ayrılık gibi şeyler, bunlarda bulunur. Böyle olmalarının fâ­ideleri vardır.

Peygamberlik makâmı, Peygamberlerin sonuncusu ile sona ermişdir “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Fekat, bu makâmın derecele­rine, ümmetinden Ona çok uyanları kavuşurlar. Bu olgunluklar, yüksek de­receler, Eshâb-ı kirâmda çokdur. Tâbi’în ve Tebe-i tâbi’înden çokaz kim­seye de nasîb olmuşdur. Onlardan sonra örtülü kalmışdır. Bunun yerine, zıl ile olan vilâyet dereceleri çok görülmüşdür. Bununla berâber, Resûlul­lahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından bin sene geçdikden sonra, nübüvvet makâmının derecelerinin yeniden meydâna çıkması umulur. Asla bağlı makâm ve dereceler, yine yayılır. Zıl ile olanlar gizlenirler. Hazret-i Mehdî “aleyhirrıdvân”, asla bağlı olan bu yüksek yolu, zâhir ve bâtın ile yayar.

Ey oğlum! Resûlullaha “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” tâm uyan bir kimse, Ona uymakla, nübüvvet derecelerini bitirince, mansab, makâm ehlinden ise, (İmâmet makâmı) verilir. Vilâyet-i kübrâ derecelerini bitire­ne, (Hilâfet makâmı)nı verirler. Zıl derecelerinde, İmâmet makâmına uy­gun olan, (Kutb-i irşâd makâmı)dır. Hilâfet makâmına uygun olan da, (Kutb-i medâr makâmı)dır. Aşağıda bulunan bu iki makâm, sanki, yuka­rıda olan o iki makâmın zılli gibidirler. Muhyiddîn-i Arabî hazretlerine gö­re, Gavs, Kutb-i medâr demekdir. Ayrıca bir (Gavslık makâmı) yokdur de­mişdir. Bu fakîrin inandığına göre (Gavs), Kutb-i medârdan başkadır. Kutb, işlerinin birçoğunda, Gavsdan yardım ister. Ebdâlin makâmlarına ge­tirilmesinde, Gavsin de te’sîri vardır. Bu, Allahü teâlânın öyle bir ihsânı­dır ki, dilediğine verir. Allahü teâlânın ihsânları pekçokdur.

EK: Peygamberlik makâmına uygun olan ve Peygamberliğin vilâyetine uygun olan ilmler ve ma’rifetler, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vet­teslîmât” bildirdikleri dinlerdir. Peygamberlerin dereceleri ayrı ayrı oldu­ğu için, dinler de, birbirlerinden ayrı olmuşdur. Evliyânın, Vilâyet makâ­mına uygun olan ma’rifetler ve tevhîdi, ittihâdı bildiren ilmler ve ihâta, se­reyân haberleri ve yakınlık, berâberlik ve aynalık ve görüntülük ve şühûd ve müşâhede sözleri ise tesavvufcuların Şathıyâtı, hikâyeleridir. Kısacası, Peygamberlerin ilmleri, ma’rifetleri, Kitâb ile sünnetdir. Evliyânın ma’ri­fetleri ise, (Füsûs) ile (Fütûhat-i Mekkiyye)dir. Fârisî mısra’ tercemesi:

Gülbağçemi gör de, behârımı anla!

Evliyânın vilâyeti, Allahü teâlâya yaklaşdırır. Peygamberlerin vilâyeti, Allahü teâlânın çok yakın olduğunu gösterir. Evliyânın vilâyeti, şühûd hâsıl eder. Peygamberlerin vilâyeti, anlaşılamıyan şeylere kavuşdurur. Ev­liyânın vilâyeti, Allahü teâlânın pek yakın olduğunu anlıyamaz.