402/403 275-Mektub

275
İKİYÜZYETMİŞBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, molla Ahmed-i Berkîye yazılmışdır. Kabûl edilip edilmedi­ği süâline cevâb vermekde ve islâmiyyet bilgilerini yaymak lâzım olduğu­nu bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd ve Resûlullaha salât ve selâm ederim. Size de iyi düâlar eylerim. Şeyh Hasen ve arkadaşları iki mektûbunuzu getirdi. Biz­leri çok sevindirdi. Bir sahîfesinde Hâce Üveysin hâlleri yazılı idi. İkinci sa­hîfesinde, kabûl edilip edilmediğinizi soruyorsunuz. Bunu okuyunca, sizin hâlinizi araşdırdım. Oradaki insanların size doğru koşdukları ve size sığın­dıkları göründü. Sizi, oradaki insanların se’âdete kavuşmaları için vâsıta yap­dıkları ve o yerleri size bağladıkları anlaşıldı. Bunun için, Allahü teâlâya hamd ve şükr olsun! Bu görüşümüzü, rü’yâ, hülyâ sanmayınız! Rü’yâ ve hül­yâ şübheli olur. İkisine de güvenilmez. Bizim yazdıklarımızı, gözle görülür, elle tutulur gibi sağlam biliniz!

Sizin bu ni’mete kavuşmanız, islâmiyyet bilgilerini öğretmekle ve fıkh hükmlerini yaymakla olmuşdur. Oralara cehâlet yerleşmişdi ve bid’atler ya­yılmışdı. Allahü teâlâ, sevdiklerinin sevgisini size ihsân etdi. İslâmiyyeti yay­mağa sizi vesîle eyledi. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeğe ve fıkh ahkâmı­nı yaymağa elinizden geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün se’âdetlerin ba­şı, yükselmenin vâsıtası ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Din ada­mı olarak ortaya çıkınız! Oradakilere emr-i ma’rûf ve nehy-i münker ya­parak, doğru yolu gösteriniz! Müzzemmil sûresinin ondokuzuncu âyetin­de meâlen, (Rabbinin rızâsına kavuşmak istiyen için, bu elbette bir nasî­hatdir) buyuruldu. Kalb ile zikr yapmak için size izn verilmişdi. Buna ça­lışmanız da, ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmanız ve nefs-i emmârenin azgın­lığını gidermeniz için yardımcı olur. Bu vazîfenizi de, elden bırakmayınız. Kendi hâllerinizi ve sevdiklerinizin hâllerini bilmediğiniz için üzülmeyiniz. Hâlleri bilmemek, hiçbirşey ele geçirmemek olacağını sanmayınız! Sevdik­lerinizin hâlleri, sizin yüksekliğinizin aynalarıdır. Sizin hâlleriniz onlara ışık salmakda ve görünmekdedir. [Gece karanlıkda taşların aydınlanması, ışık kaynağı sâyesinde olur. Işık kaynağı olmazsa, taşlarda hiçbir şey görünmez.] Şeyh Hasen, sizi durduran direklerden biridir. Sizin kıymetli yardımcı­nızdır. Eğer Mâverâ-ün-nehr veyâ Hindistâna gitmek isterseniz, orada ye­rinizi tutacak şeyh Hasendir. Ona elinizden gelen yardımı yapınız! Onu gö­zetiniz! Onun, zarûrî olan din bilgilerini, bir ân önce öğrenip bitirmesi için, çok uğraşınız! Onun da Hindistâna gelmesi, hem onun için, hem de sizin için çok fâideli olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi millet-i islâm doğru yolunda bu­lundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâm”! O kardeşimizin altı aydan be­ri ilerlemekde olduğunu yazıyorsunuz. Gaybet ve şü’ûrsuz hâllerinde gör­düğü temiz rûhları, şimdi uyanık iken görüyor diyorsunuz. Yavrum, rûhla­rı görmek yüksekliği göstermez. İster şü’ûrlu görsün, ister şü’ûrsuz görsün, kıymetsizdir. Bu yolun birinci adımı, Allahü teâlâdan başka hiçbirşey gör­memekdir. Dahâ başlangıcda, (Mâsivâ)dan hiçbirşey düşünmemekdir. Bu sözümüzle, mahlûkları Allahü teâlâdan başka görmemeli ve mâsivâ olarak bilmemeli demek istemiyorum. Böyle görmek ve bilmek mahlûkları gör­mek demekdir. Allahü teâlâdan başka hiçbirşeyi görmemeli ve bilmeme­lidir. Bu hâle (Fenâ) denir. Fenâ makâmı, bu yolun konaklarından, dahâ bi­rinci konakdır. Fenâ hâsıl olmadıkca hiçbir şeye kavuşulamaz. Fârisî beyt tercemesi:

Varmadıkca bir kimse Fenâya, Yol bulamaz hiç o, Kibriyâya.

Bu günlerde yazılmış olan mektûblar pek kıymetlidir. Çok fâideli şey­leri bildirmekdedirler. Mektûbların bir kopyesini şeyh Hasen götürdü. Dikkatle okuyunuz, iyi düşününüz. Vâlidenizin magfireti için düâ istiyor­sunuz. Gereği yapıldı. Buradakilerin hâllerini şeyh Hasen size geniş bildi­recekdir. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafânın “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minettehıyyâti vetteslîmâti ekmelühâ” izinde gidenlere selâm olsun! Bu fakîr ve çocukları “kaddesallahü teâlâ sir­rehül’azîz”, son nefesde selâmetimiz için düâ buyurmanızı dileriz. Vesse­lâm.