504 313-Mektub

Hâcem hazretlerinin hizmetlerinde iken, bu devlet hâsıl olmuşdu. Bunu hâce hazretlerine şöyle bildirmişdim: Bende öyle bir hâl hâsıl oldu ki, o hâlin karşısında, (Seyr-i enfüsî), (Seyr-i âfâkî)gibi oldu. Bu hâlimi bildirmek için bu kelimelerden başka söyliye­cek birşey bulamadım. Bu şaşılacak hâlim, seneler geçdikden sonra, yer­leşmeğe, anlaşılmağa başlayınca, kısaca yazmağa kalkışmışdım. Bu ni’me­ti ihsân eden Allahü teâlâya hamd olsun! Allahü teâlâ ihsân etmeseydi, biz bunu bulamazdık. Rabbimizin Peygamberleri doğru olarak gönderilmiş­lerdir.

Yukarıda bildirdiklerimizden anlaşılıyor ki, Fenâ ve Bekâ ve Cezbe ve Sülûk ismleri sonradan konulmuşdur. Meşâyıhın meydâna çıkardıkları kelimelerdir. Mevlânâ Câmî “aleyhirrahme” (Nefehât) kitâbında yazıyor ki, (Fenâ ve Bekâ kelimelerini ilk olarak kullanan Ebû Sa’îd-i Harrâzdır “kuddise sirruh”).

Süâl 2: Tarîkat-ı aliyye-i Nakşibendiyyede sünnete uyulur. Hâlbuki O Server “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” şaşılacak riyâzetler ve sıkıntı­lı açlıklar çekdi. Bu yolda ise, riyâzetleri yasak etmişlerdir. Hattâ riyâzet­ler, sûretlerin, görüntülerin keşflerine sebeb olduğu için, zararlı oldukla­rını bildirmişlerdir. Sünnete uymakda zarar bulunabileceğini düşünmek, şa­şılacak birşey değil midir?

Cevâb 2: Sevgili kardeşim! Riyâzetler çekmenin bu yolda yasak olduğu­nu yazıyorsunuz. Riyâzetlerin bu yolda zararlı bilindiğini nerede işitdiniz? Bu yolda, nisbeti hep korumak ve sünnet-i seniyyeye uymak “alâ sâhibihes­salâtü vesselâmü vettehıyye” ve hâllerini örtmeğe çalışmak ve orta hâlli ya­şamak ve yiyecekde, giyecekde ve herşeyde orta hâli gözetmek vardır. Bunların hepsi, riyâzât-i şâkka ve mücâhedât-i şedîdedir. Câhiller bunla­rı riyâzet saymazlar. Mücâhede bilmezler. Bunlara göre, riyâzet ve mücâ­hede, yalnız açlık çekmekdir. Çok aç kalmağı pek kıymetli sanırlar. Çün­ki, hayvanlar gibi yaşayan bu kimseler, yimeğe, içmeğe çok önem verirler. Hep bunları düşünürler. Bunun için, yimemek, içmemek bunlara ağır riyâ­zet görünür ve sıkı mücâhede olur. Bu câhiller, nisbetin hep korunmasına ve sünnete uymağa “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye” ve benzer­lerine hiç kıymet vermezler. Bunun için, bunları yapmamağı çirkin görmez­ler. Yapmağa çalışmağı da riyâzetden saymazlar. Görülüyor ki, bu yolun bü­yüklerine, hâllerini örtmeğe çalışmak ve câhillerin kıymet verdikleri riyâ­zetleri yapmamak lâzımdır. Böyle riyâzetleri câhiller beğenirler. Araların­da yayılarak şöhrete ve âfete sebeb olur ve sonu kötü olur. Resûlullah, (Din­de ve dünyâda parmakla gösterilmesi, insana kötülük olarak yetişir. Bun­dan ancak Allahü teâlânın koruduğu kimse kurtulur) buyurdu.

Bu fakîre göre, uzun açlıklar çekmek, yimekde ve içmekde orta derece­yi gözetmekden çok dahâ kolaydır. Pek hafîf olur.

Orta hâli gözetmek riyâzetinin, çok aç kalmak riyâzetinden dahâ üstün olduğu meydândadır. Yüksek babam “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Sülû­kü anlatan bir kitâbda görmüşdüm. Maksada kavuşmak için, yimekde, iç­mekde orta dereceyi gözetmek yetişir. Bunu gözetince ayrıca zikr ve fikr lâzım olmaz). Sözün doğrusu da budur. Yiyecekde, giyecekde ve her işde orta dereceyi gözetmek çok iyidir.