375 266-Mektub

Allahü teâlânın, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” elinde ve onların sözleri ile, âdet-i ilâhiyyesini bozarak, kimsenin yapamıyacağı şeyler yaratmasına, (Mu’cize) denir ki, mu’cize gösteren bir kimse, Peygam­ber olduğunu i’lân eder. Kerâmet gösteren kimse ise, Peygamber olmadı­ğını ve bir Peygamberin “aleyhisselâm” yolunda bulunduğunu söyler. [Mu’cize, peygamberlere mahsûsdur “aleyhimüsselâm”. Bu kelimeyi, on­lardan başkası için söylemek câiz değildir.]

Hulefâ-i râşidînin, [ya’nî Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” sonra gelen dört halîfesinin] “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” birbirinden üs­tünlükleri, hilâfetleri sırası iledir. Ebû Bekr ile Ömerin “radıyallahü anhü­mâ”, mü’minlerin hepsinden üstün olduğunu, Sahâbîlerin hepsi ve Tâbi’î­nin hepsi söylemişdir. Bu sözleri, din imâmlarımızdan çoğu, kitâblarında yaz­mışdır. Bunlardan biri, imâm-ı Şâfi’î “rahmetullahi aleyh”dir. Ehl-i sünnet i’tikâdını toplamış ve yazmış olan büyük âlim, Ebül-Hasen-i Eş’arî diyor ki, önce Ebû Bekrin, sonra Ömerin, bütün mü’minlerden üstün olduğu mey­dândadır, muhakkakdır. Büyük âlimlerden imâm-ı Zehebî diyor ki: (Alî “ra­dıyallahü anh” halîfe iken, büyük bir galabalık içerisinde (Ebû Bekr ve Ömer “radıyallahü anhümâ”, bu ümmetin en üstünüdür) buyurduğunu işitenlerden seksenden ziyâde kimse, bize söyledi). Bunlardan çoğunun is­mini bildiriyor ve buna inanmıyanlar çok çirkin, çok kötü kimselerdir. Al­lahü teâlâ, onları kıyâmetde, fenâ hâlde karşılayacakdır diyor. Dîn-i islâm­da, Kur’ân-ı kerîmden sonra en kıymetli ve en inanılır kitâb olan (Buhârî­yi şerîf) kitâbının sâhibi, imâm-ı Buhârî diyor ki: Alî “radıyallahü anh” bu­yurdu ki, (Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” sonra, bu üm­metin en iyisi, en yükseği Ebû Bekr, sonra Ömerdir “radıyallahü anhümâ”. Sonra bir başkasıdır). Bu sırada oğlu, Muhammed ibni Hanefiyye, o da sen­sin! deyince: (Ben de, her müslimân gibi, bu ümmetden biriyim) buyurmuş­dur. İmâm-ı Zehebî ve başka âlimler dedi ki: İmâm-ı Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Dikkat ediniz, iyi dinleyiniz! Ba’zı kimselerin beni, Ebû Bekr ile Ömerden “radıyallahü anhümâ” üstün tutduklarını işitdim. Bunlardan biri elime geçerse, iftirâ edenlerin cezâsını ona yaparım. Çünki o, iftirâcı­dır). Dâre-Kutnî diyor ki: İmâm-ı Alî “radıyallahü anh” buyurdu ki, (Be­ni Ebû Bekrden ve Ömerden “radıyallahü anhümâ” üstün tutan bir kimse, elime geçerse, iftirâ edenlere yapdığım gibi ona dayak cezâsı veririm). Bunlar gibi, dahâ nice haberler, Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü anhüm” ço­ğundan, o kadar gelmişdir ki, kimsenin inkâr etmesine yol ve imkân kal­mamışdır. Hattâ, şî’îlerin büyük âlimlerinden olan, Abdürrazzak diyor ki, Alî, Ebû Bekri ve Ömeri “radıyallahü anhüm”, kendinden üstün tutduğu için, ben de onları üstün tutuyorum. Çünki onları üstün tutmaz isem, imâm-ı Alîyi “radıyallahü anh” çok sevdiğim hâlde, ona uymamış olu­rum. Bu da, benim için büyük bir günâh olur.

[Murtezâ adındaki bir yehûdî, (Hüsniyye) ismindeki kitâbında, uydur­ma hikâyeler yazıyor ve üç halîfeye kâfir diyor. (Eshâb-ı Kirâm) ve (Hak Sözün Vesîkaları) kitâblarında, onlara güzel cevâb verilmişdir. Hazret-i Alî­nin yolunda olan hakîkî alevîlerden böyle çirkin, alçak sözler hiç işitilme­mişdir]. Ebû Bekr ile Ömer “radıyallahü anhümâ” için yazdıklarımızı bü­yük âlim, İbni Hacer-i Heytemînin “rahmetullahi aleyh”