Onun hakîkati, kendi makâmından yükselerek, Ona uyduğu için, hakîkat-i Muhammedînin makâmına gelir. Onun dînini kuvvetlendirir. Bunun içindir ki, eski dinlerde, ülül’azm Peygamberin vefâtından sonra bin sene içinde, yeni bir Peygamber gönderilirdi. Bunlarla, o Peygamberin dîni kuvvetlendirilirdi. Onun dîninin zemânı bitince, başka bir ülül’azm Peygamber ile yeni bir din gönderildi. Muhammed “aleyhisselâm”, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” sonuncusu olduğu için ve Onun dîni hiç değişdirilemiyeceği için, Onun ümmetinin âlimleri, Peygamberler gibi oldu. İslâmiyyeti kuvvetlendirmek işi bunlara yapdırıldı. Bunlardan başka, ülül’azm bir Peygamber de, Onun dînine sokuldu. Onun dînini kuvvetlendirmek işi buna da verildi. Hicr sûresi dokuzuncu âyetinde meâlen, (Kur’ân-ı kerîmi sana biz indirdik. Biz onu elbette koruyucuyuz) buyuruldu.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından bin sene geçdikden sonra, ümmetinden gönderilen âlimlerin sayısı az ise de, bu islâmiyyeti tâm kuvvetlendirmeleri için, çok yüksek olacaklardır. Resûlullah “aleyhissalâtü vesselâm”, hazret-i Mehdînin teşrîf edeceğini haber vermişdir. Bin sene sonra gelecekdir. Îsâ “aleyhisselâm” da, bin sene sonra, gökden inecekdir. Bin sene sonra gelen Evliyânın yükseklikleri, Eshâb-ı kirâmın yüksekliklerine benzemekdedir. Her ne kadar, Peygamberlerden sonra, en üstün Eshâb-ı kirâm ise de, sonra gelenler, bunlara çok benzedikleri için, hangilerinin dahâ üstün oldukları anlaşılamaz gibi olmuşdur. Belki de bunun içindir ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Öncekiler mi dahâ üstündür, yoksa sonrakiler mi? Bilinemez) buyurdu. Yoksa (Öncekiler mi dahâ üstündür, yoksa sonrakiler mi? Bilmem) buyurmadı. Çünki, hangilerinin dahâ üstün olduğunu biliyordu. Bunun için, (En üstün olanlar, benim zemânımda bulunan müslimânlardır) buyurmuşdu. Fekat, çok benzedikleri için, şübhe hâsıl olduğundan (Bilinemez) buyurdu.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” zemânından sonra, Tâbi’înin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” zemânının yüksek olduğunu bildirdi. Bundan sonra da Tebe-i tâbi’înin zemânının üstün olduğunu bildirdi. Bunların da bin sene sonra gelenlerden dahâ üstün oldukları anlaşıldı. Sonra gelenlerin, Eshâb-ı kirâma çok benzemesi nasıl olur? denilirse; Şöyle cevâb veririz ki, o iki asrın, bu son gelenlerden dahâ üstün olması, belki onlarda Evliyâ “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” sayısının çok ve bid’at sâhiblerinin az olduğu için olabilir. Bunun için, sonra gelenler arasında birkaç Evliyânın, o iki asrda bulunan Evliyâdan dahâ yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Meselâ, hazret-i Mehdî “rahmetullahi aleyh” böyledir. Fârisî beyt tercemesi:
Yine gelseydi eğer feyz, Rûhülkudsden, Îsâ mu’cizesi, görünürdü herkesden.
Fekat, Eshâb-ı kirâmın zemânı, her bakımdan, dahâ yüksekdir. Bunun üzerinde konuşmak bile lüzûmsuzdur. Önce gelenler, onlardır. Na’îm Cennetinde yakın olanlar onlardır. Başkalarının dağ kadar altın sadaka vermesi, onların bir avuç arpa vermesinin sevâbına kavuşduramaz. Allahü teâlâ, dilediğini rahmetine kavuşdurur.
4:04 minutes ( 1.88 MB)