249 209-Mektub

Onun hakîkati, kendi makâmından yükselerek, Ona uyduğu için, hakî­kat-i Muhammedînin makâmına gelir. Onun dînini kuvvetlendirir. Bunun içindir ki, eski dinlerde, ülül’azm Peygamberin vefâtından sonra bin sene için­de, yeni bir Peygamber gönderilirdi. Bunlarla, o Peygamberin dîni kuvvet­lendirilirdi. Onun dîninin zemânı bitince, başka bir ülül’azm Peygamber ile yeni bir din gönderildi. Muhammed “aleyhisselâm”, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” sonuncusu olduğu için ve Onun dîni hiç de­ğişdirilemiyeceği için, Onun ümmetinin âlimleri, Peygamberler gibi oldu. İs­lâmiyyeti kuvvetlendirmek işi bunlara yapdırıldı. Bunlardan başka, ülül’azm bir Peygamber de, Onun dînine sokuldu. Onun dînini kuvvetlendirmek işi buna da verildi. Hicr sûresi dokuzuncu âyetinde meâlen, (Kur’ân-ı kerîmi sa­na biz indirdik. Biz onu elbette koruyucuyuz) buyuruldu.

Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtından bin sene geçdik­den sonra, ümmetinden gönderilen âlimlerin sayısı az ise de, bu islâmiyye­ti tâm kuvvetlendirmeleri için, çok yüksek olacaklardır. Resûlullah “aley­hissalâtü vesselâm”, hazret-i Mehdînin teşrîf edeceğini haber vermişdir. Bin sene sonra gelecekdir. Îsâ “aleyhisselâm” da, bin sene sonra, gökden ine­cekdir. Bin sene sonra gelen Evliyânın yükseklikleri, Eshâb-ı kirâmın yük­sekliklerine benzemekdedir. Her ne kadar, Peygamberlerden sonra, en üstün Eshâb-ı kirâm ise de, sonra gelenler, bunlara çok benzedikleri için, hangilerinin dahâ üstün oldukları anlaşılamaz gibi olmuşdur. Belki de bu­nun içindir ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Öncekiler mi da­hâ üstündür, yoksa sonrakiler mi? Bilinemez) buyurdu. Yoksa (Öncekiler mi dahâ üstündür, yoksa sonrakiler mi? Bilmem) buyurmadı. Çünki, han­gilerinin dahâ üstün olduğunu biliyordu. Bunun için, (En üstün olanlar, be­nim zemânımda bulunan müslimânlardır) buyurmuşdu. Fekat, çok benze­dikleri için, şübhe hâsıl olduğundan (Bilinemez) buyurdu.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânulla­hi teâlâ aleyhim ecma’în” zemânından sonra, Tâbi’înin “rahmetullahi teâ­lâ aleyhim ecma’în” zemânının yüksek olduğunu bildirdi. Bundan sonra da Tebe-i tâbi’înin zemânının üstün olduğunu bildirdi. Bunların da bin sene son­ra gelenlerden dahâ üstün oldukları anlaşıldı. Sonra gelenlerin, Eshâb-ı ki­râma çok benzemesi nasıl olur? denilirse; Şöyle cevâb veririz ki, o iki asrın, bu son gelenlerden dahâ üstün olması, belki onlarda Evliyâ “rahmetulla­hi teâlâ aleyhim ecma’în” sayısının çok ve bid’at sâhiblerinin az olduğu için olabilir. Bunun için, sonra gelenler arasında birkaç Evliyânın, o iki asrda bu­lunan Evliyâdan dahâ yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Meselâ, haz­ret-i Mehdî “rahmetullahi aleyh” böyledir. Fârisî beyt tercemesi:

Yine gelseydi eğer feyz, Rûhülkudsden, Îsâ mu’cizesi, görünürdü herkesden.

Fekat, Eshâb-ı kirâmın zemânı, her bakımdan, dahâ yüksekdir. Bunun üzerinde konuşmak bile lüzûmsuzdur. Önce gelenler, onlardır. Na’îm Cen­netinde yakın olanlar onlardır. Başkalarının dağ kadar altın sadaka verme­si, onların bir avuç arpa vermesinin sevâbına kavuşduramaz. Allahü teâlâ, dilediğini rahmetine kavuşdurur.