300 242-Mektub

242
İKİYÜZKIRKİKİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, molla Bedî’uddîne yazılmışdır. Zikr-i zât ve zikr-i nefy-ü is­bât bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salât ve selâm olsun. Size ve bütün din kardeşlerime hayrlı düâlar olsun!

Kıymetli kardeşim! Dervîş Muhammed, şerefli mektûbunuzu getirdi. Biz­leri sevindirdi. Kendinizi kusûrlu gördüğünüzü ve niyyetlerinizi ve ibâdet­lerinizi beğenmediğinizi yazıyorsunuz. Allahü teâlâ, bu görüşünüzü artdır­sın ve beğenmemenizi çoğaltsın! Bu yolda, bu iki ni’met işlerin temelidir.

Süâl: İsm-i zât ile ne zemâna kadar çalışılacağını soruyorsunuz. Bu is­me devâm etmekle, ne mikdâr perdelerin ortadan kalkacağını ve nefy-ü is­bât ne vakte kadar yapılır ve bu mubârek kelime ile nelere kavuşulur ve ne kadar perde kalkar diyorsunuz?

Cevâb: (Zikr) demek, gafleti gidermek demekdir. Başlangıcda da, yo­lun sonunda da, insanın zâhiri, ya’nî bedeni, gafletden kurtulamaz. Bunun için, zâhir her zemân zikre muhtâcdır. Ba’zı zemân, ism-i zât olan (ALLAH) kelimesi ile zikr, dahâ fâideli olur. Ba’zan da, nefy-ü isbât zikri, ya’nî ke­lime-i tevhîd söylemek dahâ uygun olur. Bâtına, ya’nî kalbe gelince, bura­da da, gaflet büsbütün gidinceye kadar zikr etmek elbette lâzımdır. Şu ka­dar var ki, başlangıcda, herkesin bu iki zikre devâm etmesi lâzımdır. Yolun ortasında ve sonunda, bu iki zikr şart değildir. Kur’ân-ı kerîm okumakla ve nemâz kılmakla da gaflet giderilebilirse, bunlarla da olur. Yolda olanlara, Kur’ân-ı kerîm okumak, sonda olanlara ise, nâfile nemâzları kılmak dahâ uygundur.

Şunu da biliniz ki, ancak Zât-i teâlâya kavuşmak istiyenler için, Zât-i te­âlânın ismlerle ve sıfatları düşünmekle birlikde hâzır olması da, gaflet sa­yılır. Bu gafleti yok etmeleri lâzımdır. Ötelerin ötesine ilerlemelidirler. Fâ­risî beyt tercemesi:

Dost ayrılığı, az olsa da, az değildir. Gözde, kıl parçası da olsa, çok görünür.

Rü’yâları yazmışsınız. Bundan önce de bildirmişdim ki, bunlar müjde­cidirler. Müjde edilen şeylerin meydâna çıkmaları zemânı, dahâ gelmemiş­dir. Bekleyiniz ve çalışınız! Arabî beyt tercemesi:

Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acabâ?

yüksek dağlar ve korkunç tehlükeler var arada!

Vesselâm.

Ey, insan adını taşıyan varlık,

Kendine gel, uyan gafletden artık!

Se’âdet yolun, göremezsen nâdân,

Niye vermiş sana, bu aklı Yezdân?