048 29-Mektub

Böyle düşünen bir kimsenin, yal­nız vitr nemâzını gece yarısından sonraya bırakması yetişir. Vitr nemâzı­nı gece yarısından sonra kılmak müstehabdır. Böylece, hem vitr nemâzı müstehab olan vaktinde kılınmış olur, hem de gece nemâzı kılmak ve se­her vaktinde uyanık bulunmak ni’metlerine kavuşulmuş olur. O hâlde bu işden vaz geçmek ve geçmiş nemâzları kazâ etmek lâzımdır. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe Kûfî “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri, nemâz abdes­tinin edeblerinden bir edebi terk etdiği için kırk senelik nemâzı kazâ et­mişdir.

Şunu da söyliyelim ki, abdestsizliği gidermek için veyâ sevâb kazanmak için abdest almakda kullanılmış olan suya (Müsta’mel su) denir. Bu suyun içilmesi için kimseye izn vermeyiniz! Çünki, İmâm-ı a’zama göre müs­ta’mel su, kaba necsdir. Fıkh âlimleri bu suyun içilmesini yasak etmişler­dir. Bu suyu içmenin mekrûh olduğunu bildirmişlerdir. Evet, abdest aldık­dan sonra ibrikde kalan kullanılmamış sudan içmek şifâ olur demişlerdir. Eğer böyle olduğuna inanan bir kimse isterse, bu kullanılmamış sudan veririz. Bu fakîr, Dehli şehrine son gitdiğim zemân bu iş başıma gelmişdi. Sevdiklerimizden birkaçına rü’yâda, bu fakîrin abdestde kullandığı müs­ta’mel sudan içmelerinin lâzım olduğu, içmezlerse büyük zarar görecekle­ri bildirilmiş. Böyle şey olmaz diye çok karşı geldi isem de, fâidesi olmadı. Fıkh kitâblarına bakdım. Kurtuluş yolunu şöyle buldum ki, üç kerre yıka­dıkdan sonra, (Kurbet) ya’nî sevâb kazanmak niyyet etmeden, dördüncü yıkamak ile kullanılan su müsta’mel olmuyor. Bu sevdiklerimizin yalvar­ması üzerine niyyet etmeden dördüncü yıkamakda kullanılan suyu içmek için kendilerine verdim:

Şunu da bildirelim ki, güvenilir birkaç kimsenin bildirdiklerine göre, halîfelerinizden birkaçına mürîdleri secde ediyorlarmış, yeri öpmekle kalmıyarak kendilerine karşı secde yapıyorlarmış. Bu işin kötülüğü gü­neşden dahâ çok meydândadır. Bu işi yasak ediniz! Hem de çok sıkı ya­sak ediniz! Böyle işlerden herkesin sakınması lâzımdır. Hele başkalarına önderlik eden bir kimsenin böyle işlerden sakınması dahâ çok lâzımdır. Çünki, onun yolunda bulunanlar, onun yapdıklarını yaparlar ve bu belâ­ya düşerler.

[Allah için yapılan secde, kıbleye karşı yapılır. Başka tarafa yapılan secde hiçbir zemân câiz değildir.]

Şunu da bildirelim ki, tesavvuf yolunda ilerliyenlerin bilgileri, hâl ile ka­vuşulan bilgilerdir. Hâller de, amellerden hâsıl olur. Amelleri dürüst olan ve ibâdetleri hakkı ile yapan kimselerde hâller hâsıl olur. Bu hâller, birçok şeyleri öğrenmelerine sebeb olur. Amellerin, ibâdetlerin düzgün olabilme­si için, bunları tanımak, herbirinin nasıl yapılacağını bilmek lâzımdır. Bu bilgiler, islâmiyyetin ahkâmını ya’nî emrlerini ve yasaklarını, meselâ, ne­mâzın, orucun ve bunlardan başka farzların ve alış verişlerin ve nikâh, ta­lâk gibi mu’âmelâtın bilgileridir. Kısaca, Allahü teâlânın insana emr etdi­ği şeylerin bilgileridir. Bu bilgiler, öğrenilmekle elde edilir. Bunları öğren­mek, her müslimâna elbette lâzımdır. Herşeyi öğrenmeden önce ve öğren­dikden sonra birer cihâd vardır. Birincisi, ilmi aramak, bulmak ve elde et­mek için çalışmak cihâddır. İkincisi, ilmi elde etdikden sonra yerinde kul­lanabilmek için yapılan cihâddır. Bunun için, kıymetli toplantılarınızda, te­savvuf kitâbları okunulduğu gibi, fıkh kitâblarının da okunulması ve öğ­renilmesi lâzımdır. Fârisî dilinde yazılmış fıkh kitâbları çokdur. (Mec­mû’a-i hânî) ve (Umde-tül-islâm) ve (Kenz-i fârisî) fıkh kitâbları çok kıy­metlidir. Hattâ tesavvuf kitâbları okunmasa da, zararı olmaz; çünki, tesav­vuf bilgileri hâl ile, zevk ile, tadını tadarak elde edilir. Okumakla, dinle­mekle anlaşılmaz. Fıkh kitâblarını okumamak ise, zararlı olabilir. Bundan çok yazmak, sıkıntı verebilir. Az yazmak, çok şeyleri gösterir. Fârisî beyt tercemesi:

Az söyledim, dikkat etdim kalbini kırmamağa, Bilirim üzülürsün, yoksa sözüm çokdur sana.

Allahü teâlâ bizi ve sizi, sevgili Peygamberine “aleyhi ve alâ âlihissalâ­tü vesselâm” tam olarak uymakla şereflendirsin!