097 60-Mektub

60
ALTMIŞINCI MEKTÛB

Bu mektûb, yine seyyid Mahmûda yazılmış olup, Allahü teâlâdan baş­ka, birşey düşünmemeği bildirmekdedir:

Hak teâlâ, hepimizi, her an kendinin esîri olmak şerefine kavuşdursun! Hakîkî kurtuluş, Ona esîr olmak, tutulmakdır. Ondan başka birşey düşün­memek, hâtıra birşey getirmemek, büyüklerimizin yolunda, pek kolay hâ­sıl olmakdadır. Hattâ, bu yolun büyüklerinden birkaçı, kırk gün çile çek­miş, kırk gün sonra, hâtırlarına dünyâ düşünceleri gelmez olmuşdur. Hâ­ce-i Ahrâr “kaddesallahü teâlâ sirreh” buyurdu ki, (Yok edilmesi lâzım ge­len dünyâ düşünceleri, dâimâ Allahü teâlâ ile olmağa mâni’ olan düşünce­lerdir. Yoksa bütün düşünceleri yok etmek lâzım değildir). Bu büyüklerin sevgisi ile dolu olan bir dervîş [ya’nî, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”], (Rabbinin ni’metlerini say!) emrine uyarak, kendi hâlini şöyle bildirir ki, kalbden, düşünceler, o kadar yok olmuşdur ki, meselâ bu kalbin sâhibi Nûh aleyhisselâmın ömrü kadar [ya’nî Peygamberliği zemânı olan dokuzyüzel­li (950) sene] yaşasa, bu kadar zemânda kalbine bir düşünce gelmez. Bu­nun için uğraşmasına lüzûm olmaz. Çünki, uğraşmakla olan şey, devâmlı ol­maz. Belki kalbine bir düşünce getirmek için senelerle uğraşsa, getire­mez. Çile çekmek, uğraşmak demekdir. Uğraşmak, tarîkatda olur. Hakîkat ise güçlük çekmekden, uğraşmakdan kurtulmakdır. (Yâd-i gird) tarîkatda olur. (Yâd-i dâşt) hakîkatdadır. Düşüncelerin yok edilmesi, uğraşmakla olur­sa, devâm edemez. On gün, kırk gün, bir yerde kapanıp çile çekmekle, dü­şünceler, devâmlı yok edilemez ve Allahü teâlâ ile berâberlik, devâmlı ola­maz. Çünki, uğraşmak tarîkatda olur. Tarîkatda kazanılanlar ise, devâmlı olamaz, tükenir. Hakîkatda devâm bulunmasına sebeb, hakîkatda, uğraş­mak olmadığı içindir. Uğraşmak bulunan bir mertebede, sâlike, dünyâ düşüncesi gelince, Allahü teâlâya olan teveccühü, bağlılığı bozar. Bu yo­lun başında bulunan sâliklerde hâsıl olan, devâmlı teveccüh, başkadır. Yu­karda bildirilen devâmlı teveccühe (Yâd-i dâşt) denir ki, en yüksek mer­tebedir. Hâce Abdülhâlık-ı Goncdevânî “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Yâd-i dâştdan sonra, mertebe yokdur, ötesi cehâletdir).

Tesavvuf hâllerini anlatmağa sebeb, bu yolun talebesini teşvîkdir. Evet, bu yola inanmıyanın, bu yazılara, boş lâf diyeceğini biliyoruz. Ba’zılarına doğru yolu gösterir. Ba’zılarının da, büsbütün sapıtmasına sebeb olur. Fâ­risî iki beyt tercemesi:

Masal diye okuyan için, masaldır.

Kıymetini anlıyana, tükenmez hazînedir.

Nil nehri çingeneye kan göründü.

Mûsâ aleyhisselâma ise, sâf sudur.  

Yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ afüvvü yâ Kerîm. Fa’fü annî ver­hâmnî ve ente erhamürrâhimîn.