Bu mektûb, oğlu zâhirî ilmlerin ve bâtın ma’rifetlerinin sâhibi Mecdeddîn hâce Muhammed Ma’sûm “kuddise sirruh” hazretlerine yazılmışdır. Allahü teâlânın sekiz sıfatını ve Peygamberlerin ve bütün insanların mebde-i te’ayyünlerini ve tecellîleri bildirmekdedir:
Varlığı lâzım olanın sekiz hakîkî sıfatının birincisi hayât sıfatı, sonuncusu tekvîn sıfatıdır. Bu sekiz sıfat üç dürlüdür. Birincisinin âleme bağlılığı çokdur. Mahlûklarla ilgisi çokdur. Tekvîn sıfatı böyledir. Bunun içindir ki, Ehl-i sünnet âlimlerinden çoğu, tekvînin hakîkî sıfatlardan olmadığını, izâfî sıfatlardan olduğunu söylediler. Sözün doğrusu, tekvîn hakîkî sıfatlardandır. Fekat, mahlûklara bağlılığı çokdur. Sıfatların ikincilerinin mahlûklarla bağlılığı azdır. İlm, kudret, irâde, sem’, basar ve kelâm sıfatları böyledir. Üçüncüsü, en yüksek olan sıfatıdır. Âlemle hiç ilgisi yokdur. Hayât sıfatı böyledir. Hayât sıfatı, bütün sıfatların anasıdır. Hepsinin temelidir. Hepsinden dahâ öncedir. Buna en yakın olan sıfat, ilm sıfatıdır. İlm sıfatı, Peygamberlerin sonuncusunun (Mebde-i te’ayyün)üdür “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Öteki sıfatlar, başka insanların mebde-i te’ayyünleridir. [(Te’ayyün), zuhûr etmek, meydâna çıkmak demekdir. (Mebde-i te’ayyün), meydâna çıkmanın, var olmanın başlangıcı, kaynağı demekdir.] Her sıfatın, çeşidli şeylere bağlılığı olduğu için parçaları vardır. Şöyle ki, tekvîn sıfatının, yaratmak, rızk vermek, diriltmek ve öldürmek gibi çeşidli bağlılıkları olduğu için, parçaları olmuşdur. Bu parçalar da, bütünleri gibi, insanların mebde-i te’ayyünleri olmuşdur. Mebde’leri, sıfatların parçaları olan te’ayyünler, mebde-i te’ayyünü, sıfatın bütünü olan kimseye tâbi’ olur. Onun ayağı altında, gölgesinde yaşar. Bundan dolayı, (Filân kimse Muhammed aleyhisselâmın ayağı altındadır, falanca, Îsâ aleyhisselâmın ayağı altındadır, bir başkası için de, Mûsâ aleyhisselâmın ayağı altındadır) demişlerdir “aleyhimüssalevâtü vettehıyyâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ”. Bu parçalar, eğer sülûk yolu ile aşılır ve bütünlerine katılır ve parçaların şühûdü, bütünlerin şühûdü olursa, aralarında yalnız asl olmakdan ve tâbi’ olmakdan başka ayrılık kalmaz. Birisi doğrudan doğruya, ikinciler ise, bunun dolayısı ile kavuşur. Çünki tâbi’ olan, herneye kavuşur, her ne görürse aslından alır. Aslı arada olmadan birşeye kavuşamaz. Tâbi’, kendi kusûrundan dolayı, aslının arada bulunduğunu bilmiyebilir. Fekat aslı, onunla meşhûdü arasında bir perdedir. Ayıran, önliyen perde değil, kavuşduran, gösteren perdedir. [Sinema perdesi, şeklleri saklamaz, örtmez. Onları gösterir. Perde olmazsa, birşey görünmez.] Gözlük de böyledir. Gözün önündeki gözlük, görmeyi önlemez. Görülemiyen şeyleri gösterir. Parçaların, yükselerek, kendi bütününden ayrılıp, başka bir bütüne girmeleri, bu bütünün gördüğünü müşâhede etmeleri câiz değildir. Böylece Mûsâ aleyhisselâmın ayağı altında olanların Îsâ aleyhisselâmın ayağı altına geçmeleri olamaz. Fekat, Muhammed aleyhisselâmın ayağı altına girebilirler. Çünki hepsi, Onun ayağı altındadırlar “aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm”. Muhammed aleyhisselâmın rabbi, onun mebde’i olan ism, (Rabb-ül-erbâb)dır, kaynakların kaynağıdır. Bütünlerin bütünüdür. Parçaların, asllarının aslıdır. Muhammed aleyhisselâmın ayağının altına yükselmek, aslın aslına yükselmek demekdir. Başka bir asla girmek değildir. Parçalarla, bütünleri arasında, şu ayrılık vardır ki, parçanın önünde iki perde vardır: Birincisi, kendi bütünü olan aslıdır. İkincisi, aslının aslıdır. Kendi bütününün perdesi ise, yalnız aslının aslıdır. Bundan anlaşılıyor ki, Muhammed Resûlullah, arada te’ayyünlerin perdesi olmaksızın şühûd eylemekdedir. Başkalarının şühûdleri ise, te’ayyünlerin perdesindedir. Hiç değilse, Muhammed aleyhisselâmın te’ayyünü perdesindedir. Bunun içindir ki, (Tecellî-i zâtî), yalnız Muhammed aleyhisselâma olur, başkalarının tecellîleri sıfatların perdesindedir demişlerdir. Hiç olmazsa, Muhammed aleyhisselâmın rabbi olan, rablerin rabbi perdesindedir. Muhammed aleyhisselâmın rabbi olan ism, hayât sıfatından başka, bütün ismlerin ve sıfatların üstündedir.
Süâl: Başka Peygamberlerin şühûdü “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” Muhammed aleyhisselâmın rabbi mebde-i te’ayyünü perdesinde oluyor dediniz. Onun ümmetinin Evliyâsı, onun ayağı altında oldukları için, bunların şühûdleri de, başka Peygamberlerin şühûdleri gibi, (Rabb-ül-erbâb) perdesindedir. Böyle olunca, başka Peygamberler ile, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin Evliyâsı arasında ne fark olur?
6:51 minutes ( 3.16 MB)