156 105-Mektub

105

YÜZBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, Hakîm Abdülkâdire yazılmışdır. Hasta iyi olmadıkça, gıdâ­nın ona fâide vermiyeceği bildirilmekdedir:

Tabîbler diyor ki, hasta perhîz yapmalıdır. İyi olmadan önce ona gıdâ iyi gelmez. Yağlı kuş eti bile böyledir. Hattâ hastalığını artdırır. Fârisî mısra’ tercemesi:

Hastanın yidiği hastalığı artdırır!

Bunun için, önce hastayı iyi etmeği düşünmek lâzımdır. Bundan sonra, uygun gıdâ vererek, eski kuvvetli hâline kavuşdurulması düşünülür.

Bunun gibi, (Kalblerinde hastalık vardır) meâlindeki âyet-i kerîmede bil­dirilen kalb hastalığına yakalanmış olanların hiçbir ibâdeti ve tâ’ati fâide ver­mez, belki zarar verir. (Çok Kur’ân-ı kerîm okuyanlar vardır ki, Kur’ân-ı ke­rîm bunlara la’net eder) hadîs-i şerîfi meşhûrdur. (Çok oruc tutanlar vardır ki, onun orucdan kazancı, yalnız açlık ve susuzlukdur) hadîs-i şerîfi de sa­hîhdir. Kalb hastalıklarının mütehassısları olan tesavvuf büyükleri de, ön­ce hastalığın giderilmesi için yapılacak şeyleri emr buyururlar. Kalbin has­talığı, Hak teâlâdan başkasına tutulması, bağlanmasıdır. Belki, kendisine bağ­lanmasıdır. Çünki herkes, herşeyi kendi için ister. Çocuğunu sevmesi, ken­dini sevdiği içindir. Malı, mevkı’i, rütbeyi hep kendi için ister. Onun ma’bû­du, tapındığı şey, kendi nefsidir. Nefsinin istekleri arkasında koşmakdadır. Kalb, bu bağlılıklardan kurtulmadıkca, insanın kurtulması çok güç olur. Bun­dan anlaşılıyor ki, aklı başında olan ilm adamları ve kalbi uyanık olan fen adamları, herşeyden önce, bu hastalığın giderilmesini düşünmelidirler. Fâ­risî mısra’ tercemesi:

İçerde kimse varsa, bir söz yetişir!