507 313-Mektub

Bunun için, hazret-i Alînin nisbeti, hazret-i Sıddîkın nis­betinden başka değildir denilirse, evet nisbetleri başka olmasa da, birçok incelikleri bulunduğu yerlere göre, birbirlerinden ayrılırlar. Tek bir su, bu­lunduğu yerlere göre, başka başka özellikler aldığı gibi, ikisinden herbiri­ne, ayrı incelikleri bakımından, ayrı bir tarîkat bağlanmış olabilir.

Süâl 4: Molla Muhammed Sıddîka yazılan mektûbda, yaradılışı, Vilâ­yet-i Mûsevîye uygun olan bir tâlibin, rehberi tarafından Vilâyet-i Muham­mediyyeye getirildiği hiç işitilmemişdir deniliyor. Büyük oğlunuza yazılan mektûbda ise, sizi Vilâyet-i Mûsevîden Vilâyet-i Muhammedîye getirdiler deniliyor. Bu nasıl olur?

Cevâb 4: Molla Muhammed Sıddîkın “rahmetullahi teâlâ aleyh” mek­tûbunda, Vilâyet-i Mûsevîden Vilâyet-i Muhammediyyeye geçirilmiş oldu­ğu işitilmemişdir denilmekdedir. Bunu yazarken, geçirildiği bilinmiyordu. Bunu bildirdiklerinden sonra ve geçirmeğe kudret verdiklerinden sonra, sizi o vilâyetden bu vilâyete geçirdiler diye yazıldı. Bu iki mektûb, başka zemânlarda yazılmış oldukları için, birbirlerinin zıddı olmazlar.

Süâl 5: Buradaki sôfîler, önü açık antârî giyiyorlar. Antârînin önü açık olması sünnetdir diyorlar. Hazret-i Mîrin adamları ise, yakası halkalı, ka­palı yapıyorlar. Bunun doğrusu hangisidir?

Cevâb 5: Biz de bunu iyi bilemiyoruz. Arabistân ehâlîsi önü açık antâ­rî giyerler. Sünnet böyledir derler. Hanefî mezhebinin kıymetli kitâbların­dan birkaçında, erkeklerin kadın elbisesi giymemeleri lâzım olduğu yazı­lıdır. İmâm-ı Ahmed ve Ebû Dâvüd, Ebû Hüreyreden haber veriyorlar ki, Peygamberimiz “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât”, (Kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına la’net olsun) buyurdu. (Metâ­lib-ül-mü’minûn) kitâbında, kadın, erkeklere ve erkek de kadınlara ben­zemesin! Benzeyenler mel’ûndur denilmekdedir. Önü açık antârînin din adamları ile ilm sâhiblerinin elbisesi olmadığı anlaşılmakdadır. Bundan do­layı, zimmîlerin ya’nî gayr-i müslimlerin böyle giymeleri câiz görülmüşdür. (Câmi’urrumûz) kitâbında, (Muhît) kitâbından alarak, (Zimmî, din adam­larına ve ilm sâhiblerine mahsûs olan cübbe ve sarık gibi elbise giymeme­li, kaba bezden, kadınlar gibi, yakası göğsü üzerinde antârî giymelidir) di­yor. Âlimlerden çoğuna göre, önü açık ise antârî olmaz, manto olur. Bun­lara göre, (Antâri, ya’nî kamîs), yakası omuzlarda açık olandır. (Câmi’ur­rumûz)da, kadın kefenini anlatırken böyle demişdir. (Hidâye) kitâbında, kamîs yerine Dir’ demekdedir. (Dir’) göğse kadar açıkdır. Kamîsin önü omuza kadar açıkdır. Çoğuna göre ikisi birdir.

Bu fakîre göre, doğrusu şöyle görünüyor ki, erkeklerin kadın elbisesi giy­meleri yasak olduğu için, kadınların önü açık antâri giydikleri yerde, erkek­ler, kadınlara benzememek için, yakası kapalı giymelidirler. Mâverâ-ün­nehrde ve Hindistânda kadınlar, önü açık antâri giymekdedir. Erkeklerin, ya­kası kapalı giymeleri lâzım olmakdadır. Meyân şeyh Abdülhak-ı Dehlevî “rahmetullahi teâlâ aleyh” dedi ki, (Ben Mekkede iken şeyh Nizâm-ı Nar­nûlînin talebesinden biri, yakası kapalı antâri ile tavâf ediyordu. Arablardan çoğu, onun kadın antârisi giymiş olduğunu görünce şaşırdılar).