321 257-Mektub

257
İKİYÜZELLİYEDİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, mîr Muhammed Nu’mân “rahmetullahi aleyh” hazretleri­ne yazılmışdır. Tesavvufu kısaca bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun sevgili Peygamberi, insanların her bakımdan en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma düâ ve selâm olsun! Kıymetli mektûbunuz geldi. Okuyunca, çok sevindirdi. Tesavvuf yolunun bildirilmesini istiyorsunuz. Bu konuda birşeyler yazmışdım. Nasîb olursa temize çeker, gönderirim. Şimdilik, bu yolu kısaca yazıyorum. Dikkatli okuyunuz! Kıymetli seyyid kardeşim! Bizim seçdiğimiz yolda ilerlemeğe kalbden başlanır. (Kalb) madde değildir. Maddesiz, ölçüsüz olan Âlem-i emrdendir. Bu yolda kalbi geçdikden sonra, kalbin üstünde olan (Rûh) mer­tebelerinde ilerlenir. Rûh mertebeleri bitince (Sır) denilen mertebelerde ilerlenir. Sır denilen yerler, Rûh mertebelerinin üstüdür. Bundan sonra (Ha­fî) denilen makâmlarda, ondan sonra (Ahfâ) mertebelerinde ilerlenir. Bu beş latîfe geçildikden sonra ve herbirine mahsûs olan ilmlere ve ma’rifet­lere kavuşuldukdan sonra ve herbirinde başka başka hâller, vecdler hâsıl oldukdan sonra, bu beş cevherin asllarında, kaynaklarında ilerlemeğe baş­lanır. Bu beş asl, Âlem-i kebîrdedir. Âlem-i sagîrde bulunan herşeyin as-lı, Âlem-i kebîrdedir. Âlem-i sagîr demek, insanda bulunan şeyler demek­dir. Âlem-i kebîr demek, insanın dışında bulunan herşey demekdir. Bu beş aslda ilerlemeğe (Arş)dan başlanır. Arş, insan kalbinin aslıdır. Arşdan sonra, rûhun aslı olan mertebelerde ilerlenir. Bu mertebeler Arşdan üstün­dür. Bu ikinci aslın üstü, Sırrın aslı olan makâmlardır. İnsan Sırrının aslı olan mertebelerin üstü, Hafî denilen latîfenin aslıdır. Bunun üstü de, Ahfâ de­nilen cevherin aslı olan makâmlardır. Âlem-i kebîrdeki bu beş aslı her ba­kımdan geçdikden, son noktasına erdikden sonra, imkân dâiresi temâm ol­muş, bütün mahlûklar geçilmiş olur. Böylece (Fenâ) denilen konaklardan birincisine ayak basılmış olur. Bundan sonra, ilerlemek nasîb olursa, Alla­hü teâlânın ismlerinin, sıfatlarının zılleri, gölgeleri, görüntülerinde ilerle­nir. Bu görüntüler, vücûb ile imkân arasında ya’nî Allahü teâlânın sıfatla­rı ile mahlûklar arasında köprü, ortak gibidirler ve Âlem-i kebîrde bulunan beş aslın da aslı, temeli, kökü gibidirler. Bu temellerde ilerlemek de, bun­lardan hâsıl olan beş aslda ve bunların görüntüsü gibi olan beş cevherde iler­lemek sırası ile olur. Allahü teâlâ, lutf ederek, ihsân ederek, bu beş zıllin her mertebesi temâmen geçilip, sonuna varılırsa, Allahü teâlânın ismlerin­de ve sıfatlarında ilerlemek nasîb olur. İsmler, sıfatlar tecellî etmeğe baş­lar. Allahü teâlânın şü’ûnâtı ve i’tibârâtı zuhûr eder. Burada, Âlem-i em­rin de hepsi geçilmiş, hepsinin hakkı verilmiş olur. Eğer Allahü teâlâ ihsân ederek, bu makâmdan da ilerlemek nasîb olursa, nefs itmînâna kavuşur ve ilerliyerek kavuşulan makâmların sonu olan (Rızâ) makâmı hâsıl olur. Bundan sonra (Şerh-i sadr) hâsıl olur ve (İslâm-ı hakîkî) ile şereflenir. Bu kemâlâtın, üstünlüklerinin yanında, Âlem-i emrde olan beş latîfenin üstün­lükleri, çok aşağı kalmakdadır. Okyânus yanında bir damla su gibi bile de­ğildir. Bütün bu kemâller, üstünlükler, (İsm-i zâhir) kemâlleridir. (İsm-i bâ­tın) kemâlleri başkadır. Bunlar, yazılamaz, anlatılamaz. Bu iki ismin bütün kemâlleri, üstünlükleri hâsıl olursa, sâlik, iki kanada kavuşmuş olur. Bu iki kanadla, (Âlem-i kuds)de, ilâhî âlemde, sonsuz uçabilir. Bunları, birkaç mek­tûbda dahâ yazmışdım. Kıymetli oğlum, hepsini biraraya toplamakdadır. Ko­layını bulursanız, buraya geliniz. Fekat, orayı boş bırakmayınız. Oranın dü­zeni bozulmasın. Seçdiğiniz birisini yerinize bırakıp, yalnız geliniz! Bir dahâ buluşabilir miyiz, ancak Allahü teâlâ bilir. Vesselâm.