412 281-Mektub

281
İKİYÜZSEKSENBİRİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, seyyid mîr Muhammed Nu’mâna “kaddesallahü teâlâ sir­rehül’azîz” yazılmışdır. Silsile-i aliyye-i Sıddîkiyyeye bağlanmağa şükr et­mekde, bu yolu övmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği kullarına selâm olsun! Bu bü­yük ni’metin şükrü hangi dil ile yapılır? Allahü teâlâ, biz fakîrleri, îmânı­mızı, i’tikâdımızı Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimlerinin “şekkerallahü teâ­lâ sa’yehüm” bildirdiklerine göre düzeltdikden sonra, Sıddîkdan gelen yola sülûk etmekle şereflendirdi. Bizleri, o büyüklerin mensûbları yapdı. Bu fakîre göre, bu yolda bir adım ilerlemek, başka yollarda yedi adım ilerlemekden dahâ fâidelidir. Peygamberlere uyarak ve vâris olarak, onla­rın kemâlâtına kavuşduran yol ancak bu yüksek tarîkdir. Başka yollar, vi­lâyetin kemâlâtının sonuna ulaşdırır. Oradan Peygamberlik kemâlâtına ka­vuşduran yol açılmamışdır. Bunun içindir ki, bu fakîr kitâblarımda ve mektûblarımda, bu büyüklerin yolunun, Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” yolu olduğunu yazdım. Eshâb-ı kirâm verâset yolu ile, Peygamberlik kemâ­lâtından çok şeylere kavuşdukları gibi, bu yolun sonuna varanlar da, onla­ra uydukları için, o kemâlâtdan çok şeylere kavuşurlar. Bu yolun başında ve ortasında olanlar, sonunda bulunanları çok sevdikleri için, (Kişi, sevdi­ği ile berâber olur) hadîs-i şerîfindeki müjdeye kavuşurlar. [Bu hadîs-i şe­rîfi, Abdüllah ibni Mes’ûddan “radıyallahü teâlâ anh” (Buhârî) ve (Müs­lim) bildirmekdedir. (Künûz-üd-dekâık)da da yazılıdır.] Bu yola girip de, birşeye kavuşamıyan ve zarar eden kimse, bu yolun edeblerini gözetmiyen ve yenilikler, reform yapan ve edeblere uymayıp, rü’yâlarına, hulyâlarına uyan kimsedir. Bu kimsenin yoldan çıkmasında, felâkete sürüklenmesin­de, yolun günâhı nedir? O, rü’yâlarının, hulyâlarının yolunda gitmekdedir. Türkistân yoluna dönmüşdür. Kâ’be yolundan sapmışdır. Elbette hâcı ola­maz. Fârisî beyt tercemesi:

Korkarım ki, ey câhil, Kâ’beye varamazsın! Kâ’beyi sayıklama, Türkistân yolundasın!

Oradaki sevdiklerimizin ve bu tarîka girenlerin toplandıkları ve çalışdık­ları bir sırada sizin oradan ayrılmanızı iyi görmüyorum. Bundan önce bize gelmenizi işâret etmiş idi isem de, bu yolculuğunuz şartlara bağlı idi. Şim­di de bu şartları gözetmelisiniz! Birkaç istihâre yaparak kalbinizde râhat­lık, genişlik olduğunu iyi anladıkdan sonra ve yerinize birini oturtarak ora­daki çalışmaların sarsılmayacağı te’mîn edildikden sonra, buraya gelmeniz doğru olabilir. Bu şartlar yapılmazsa, oradaki çalışmaları bozmayınız! Tâ­liblerin topluluğunu gevşetmeyiniz! Dahâ çok yazmıyorum. Vesselâm.

Yüzbin ok ve kılınc yapamaz aslâ,

Göz yaşının seher vakti yapdığını.

Düşmanı kaçıran, süngüleri, çok def’a,

Toz hâline getirir, bir mü’minin düâsı.