510 İKİNCİ ARÎZA

Kölelerinizin en aşağısı Muhammed Sâdık, yüksek kapınıza bildirir ki, burada bulunanların hâline şükrler olsun! Dileklerimizin kâ’besi olan yüksek zâtınızın, hizmetcilerinizin ve sevdiklerinizin hepsi ile iyi olmanı­za düâ etmekdeyiz. Bütün dileğimiz, ancak budur. Başımızın tâcı olan mektûbunuz, değeri ölçülemez olan yazılarınız, İsmâ’îl eli ile bizleri şeref­lendirdi. Okumakla çok sevindik. Hak sübhânehu ve teâlâ, âlemlerin kıb­lesinin ihsân gölgesini, bütün müslimânların üzerinden eksik eylemesin! Ümmî olan Peygamberleri ve Onun temiz olan Âli hurmetine bu düâmızı kabûl buyursun “aleyhi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslî­mâti ekmelühâ”! Ey, gönüllerin kıblesi! Hâllerimin yıkılmakda olduğunu nasıl bildireyim? Çirkin işlerimden ve geçmişdeki ve şimdiki iyi hâllerin el­den çıkmasından dolayı âh etmekden başka bir işim yokdur. Hiçbir zemâ­nın ve ânın, Onun beğenmediği bir hâlde geçmemesini istiyorum. Fekat, bu ni’met ele geçmiyor. Tek ümmîdim, yüksek kapınızın hizmetcilerinin tevec­cühlerinin yardımına kavuşmakdır. Fârisî mısra’ tercemesi:

Büyük ihsân, kerîmlere güc gelmez!

Allahü teâlâya hamd olsun, şükr olsun ki, kıymetli teveccühlerinizin yar­dımı ile, bu âna kadar, emr buyurulan yolda çalışırken, az bir gevşeklik hiç olmadı. Hergün ilerleyiş ve artış umuyoruz. Sabâh, öğle ve ikindi nemâz­larından sonra toplanıyoruz. Hâfız Behâeddîn, zemân bulunca, Kur’ân-ı ke­rîm de okuyor. Bu fakîr, ara sıra (Kabz) oluyorum. Sonra (Bast) hâsıl olu­yor, açılıyorum. Kabz, bast, teveccüh, zevk ve sükûn ve benzerleri, yalnız bedende hâsıl olmakdadır. Bedenden başka yere bulaşmıyorlar. Altı latî­fe, ne teveccüh ediyorlar, ne de gâfildirler. Teveccüh ederlerse, teveccüh­leri, ilm-i huzûrî gibidir. Hattâ, tâm öyledir. Teveccüh, zevk ve benzerleri­nin hepsini zıllerin içinde bilmekdedir. Zılden dışarda bulmamakdadır. Latîfeler, önce beden ile karışık idi. Kalb gözü, bedenden başka birşey gör­müyordu. Böyle olduğu, çok sevinçli olan huzûrunuzda da bildirilmişdi. Şim­di, bedenden ayrı bulunmakdadır. Bu makâmı, (Bekâ makâmı) olarak bil­mekdedir. Bekâdan sonra, latîfelerde yine bir Fenâ hâsıl oldu. Bekâdan son­ra olan bu Fenâ hâsıl olmadıkca, işin temâm olamıyacağı anlaşıldı. Birkaç günden beri yine (Kabz hâli) vardır. Sevindirici hâller pekaz olmakdadır. Bakalım ne olacak. Şu âna kadar bu âleme hiç teveccüh olunmadı. Hâlle­ri bildirmek lâzım olduğu için, birkaç kelime ile arz etmeğe kalkışıldı. Ey gönüllerin kıblesi! Bu fakîr, hemen hemen her gece, hazretinizi rü’yâda gör­mekle şereflenmekdeyim. Bundan dahâ çok ne yazayım. Dahâ çok yazmak, resmî şeyler eklemek olur. Köleniz.