233 195-Mektub

195
YÜZDOKSANBEŞİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb da, mîr Sadr-ı Cihâna yazılmışdır. İslâmiyyeti yaymağa ça­lışmak lâzım olduğu bildirilmekdedir:

Allahü teâlâ, size selâmet versin! Âmîn. Âlimlerin iyiliği, milletin hep­sine yayılır. Bunun için de, herkes onları sever. Çünki insanlar, kendilerine iyilik edenleri sever. Bu sevgi sebebi ile, onların ahlâkı ve âdetleri, herke­se, iyilikden aldıkları paya göre bulaşır. Böylece, iyilikler, kötülükler, dü­zelme veyâ bozulma, başdan aşağı doğru yayılır. Belki de bunun için, (İn­sanların dîni, başlarında bulunanların dinleri gibidir) buyurulmuşdur. Ge­çen senelerde, başımıza gelen kötülükler, bu sözün doğru olduğunu göster­mekdedir. Şimdi iyi insanlar işbaşına geçdi. Alçakların dîne saldırmaları gev­şedi. Şimdi söz sâhibi olan, iş başında bulunan eli kalem tutan bütün müs­limânların, elbirliği ile islâmiyyeti yaymağa çalışmaları lâzımdır. Önce ya­sak edilen farzları, unutdurulan ibâdetleri, tekrâr meydâna çıkarmalı, ya­yılan harâmları, ahlâksızlıkları yok etmelidir. Duracak zemân değildir. İşi gecikdirmekde fâide yokdur. Bu gevşeklik karşısında, müslimânların yara­lı kalbleri sızlamakdadır. Geçen senelerde müslimânlara yapılan baskılar, işkenceler, dahâ unutulmadı. Bunların yine hortlaması, canavarların kuzu­lara saldırmak ihtimâlleri, müslimânların uykusunu kaçırmakdadır. Söz sâhibleri, sünnet-i seniyyenin yayılmasında gevşek davranırsa, işbaşında olan­ların hepsi de, neme lâzım derler. Birkaç günlük hayâtın kıymetini biliniz! Eğer ipin ucunu elden kapdırırsanız, müslimânların başına kâfirlerin çullan­masına yol açarsınız. Sonra âh etmek işe yaramaz. Fârisî beyt tercemesi:

Elimden gideni, Süleymân kapdırsaydı, hem Süleymân, hem peri, hem Ehrimen ağlarlardı.

Müslimânlığın alâmetlerinden biri, imâm yetişdirmek ve bunlara câ­mi’lerde vazîfe vermekdir. Bu iş gevşemişdi. İslâm memleketlerinin büyük­lerinden olan Serhend şehrinde kaç seneden beri bir müftî yokdu. Bu dü­âcınızın mektûbunu getiren kâdî Yûsüfün dedeleri, tâ Serhend şehri yapı­lalıdanberi, burada kâdîlık yapmışlardır. Bunun için olan hükûmet sened­leri yanındadır. Kendisi sâlih ve takvâ sâhibidir. Eğer uygun görürseniz, bu ehemmiyyetli vazîfeyi ona veriniz! Allahü teâlâ, bizi ve sizi islâmiyyetin doğ­ru yolunda bulundursun! Âmîn.

[İslâmın en büyük düşmanı olan ingilizler, yalanlarla, iftirâlarla, bütün dünyâyı islâmiyyete karşı düşman yapıyorlar. Harblere sebeb oluyorlar. Yapdıkları vahşeti uzakdan seyr ediyorlar. Bir tarafdan da, islâmiyyeti içerden yıkıyorlar. Kadınların, kızların, çıplak gezmelerini, fuhşu, kuma­rı yayıyorlar. Farzları değişdiriyorlar. Ezânın tercemesini okumağı, ho­parlörle okumağı yayıyorlar. Hâlbuki ezân, arabî kelimeleri müezzinin okumasıdır. Ho-parlörden çıkan ses, müezzinin sesi değildir. İnsan sesinin benzeridir. Bu seslerin (Şeytân ezânı) olduğu, büyük âlim Ebû Nu’aymın (Hilyetül-Evliyâ) kitâbındaki hadîs-i şerîfde yazılıdır. Ho-parlör ile okunan ezânın meşru’ olmadığı da, bu kitâbda yazılıdır. Müslimânlar çok uyanık ol­malı, ingilizlerin hiylelerine aldanmamalıdır.]