Fârisî beyt tercemesi:
Rûhul kudsün feyzine eğer kavuşursan, Mesîhin yapdıkları senden de meydâna gelir.
Ey kardeşim! Bugün bu sözler, çok kimselere ağır gelir. Akllarına uygun gelmez. Fekat bilgileri, ma’rifetleri insâf ile ölçerlerse ve islâmiyyetle karşılaşdırırlarsa, islâmiyyete hangisinin dahâ çok ta’zîm ve hurmet etdiğini görüp kabûl ederler.
Bu fakîr “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, bütün kitâblarımda ve mektûblarımda tarîkatin ve hakîkatin, islâmiyyete hizmet etdiklerini ve Peygamberliğin evliyâlıkdan yüksek olduğunu, bir Peygamberin vilâyetinin bile, kendi nübüvvetinden aşağı olduğunu yazdım. Vilâyet derecelerinin, Peygamberlik kemâlâtı yanında hiç olduğunu, büyük bir denize nazaran, bir damla kadar bile edemiyeceğini ve bunun gibi dahâ birçok şeyler bildirdim. Hele oğluma gönderdiğim mektûbda, [Muhammed Sâdıka yazdıkları bundan önceki ikiyüzaltmışıncı (260) mektûbdur] tesavvufu nasıl anlatdığımı görürlerse, insâfa gelirler. Bunları söylemekden maksadım, cenâb-ı Hak-kın ni’metini göstermek ve gençleri teşvîk içindir. Yoksa hâşâ ki, kendimi başkalarından üstün göstermek için değildir. Kendini frenk kâfirlerinden dahâ üstün bilen bir kimsenin Allahü teâlâyı tanıması harâmdır. Yâ, din büyüklerinden üstün görenin hâli ne olur? Fârisî beytler tercemesi:
Beni sultân tutup kaldırsa toprakdan,
Yakışır başımı yüksek görsem göklerden.
Ben o toprağım ki, nisân bulutu,
Acıyıp üzerime serper bereketli yağmuru.
Yüzlerle dile mâlik olsa, eğer vücûdüm,
Lutfünün şükrünü, nasıl yapabilirim?
Bu mektûbu okuyunca, içinizde nemâzın hakîkatini öğrenmek ve ona mahsûs kemâlâtdan birkaçına kavuşmak arzûsu uyanır ve bu arzû, sizi râhatsız edecek kadar çoğalırsa, istihâreler yapdıkdan sonra, bu tarafa gelip ömrünüzün bir parçasını da nemâzı öğrenmek için harc ediniz! İnsanlara doğru yolu, se’âdet-i ebediyye caddesini gösteren ancak Allahü teâlâdır. Doğru yolda yürüyenlere ve Muhammed Mustafâya “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” tâbi’ olmakla şereflenen bahtiyârlara, Allahü teâlâ selâmet versin!
2:56 minutes ( 1.37 MB)