Bu mektûb, seyyid Hüseyn-i Mankpûrîye yazılmışdır. Tesavvuf yolunun üstünlüğünü bildirmekdedir:
Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe ve temiz olan Âline ve Eshâbının hepsine salât ve selâm olsun! Kıymetli kardeşim seyyid mîr Hüseyn, bu garîbleri unutmamışsınız. Başka yollardan birçok bakımlardan ayrılmış olan bu yüksek yolun edeblerini gözetmeği elden bırakmamışsınız. Hâlbuki sizinle görüşmek, pek az nasîb olmuşdu. Bunları düşünerek, bu yüksek yolun birkaç üstünlüğünü ve ince bilgilerini ve yüksek ma’rifetlerini yazıyorum. Evet, bu ince bilgilerin ve yüksek ma’rifetlerin işitmekle anlaşılmıyacağını biliyorum. Fekat, bu ma’rifetleri, iki düşünce ile açıklıyorum: Biri, yazılan kimse, bu işlerden uzak ise de, yaradılışda isti’dâdı vardır. İkincisi, mektûb görünüşde belli bir kişiye yazılmış ise de, gerçekde, bu işe yakın olan herkese yazılmış demekdir. (Kılınç kullanan içindir) sözü meşhûrdur.
Kardeşim! Bu yüksek yol, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkdan gelmekdedir “radıyallahü anh”. Kendisi, Peygamberlerden sonra “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” bütün insanların en üstünüdür. Bunun içindir ki, bu yolun büyükleri, kitâblarında, (Bizim bağlantımız, bütün bağlantılardan üstündür) buyurmuşlardır. Çünki, bu nisbet ya’nî bağlantı, huzûr ve âgâhîdir. Ya’nî, Allahü teâlâdan başka birşey düşünmemek demekdir. Bu nisbet ve huzûr da, hazret-i Ebû Bekrin nisbeti ve huzûrudur. Onun huzûru, bütün huzûrların üstünüdür.
Bu yolda, nihâyet başlangıcda yerleşdirilmişdir. Hâce Behâüddîn-i Buhârî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, (Biz nihâyeti bidâyete yerleşdirdik) buyurdu. Fârisî mısra’ tercemesi:
Gül bağçemi gör de, behârımı anla!
Süâl: Başka yolların sonu, bunların başlangıcı olursa, bunların sonu ne olur? Her yolun sonu, Hak teâlâya kavuşmak olunca, bunlar Hakdan nereye ilerlerler? (Abâdândan ötede şehr yokdur) sözü meşhûrdur.
Cevâb: Bu yolun sonu nasîb olursa, (Vasl-ı uryânî)dir. Buna kavuşan, ye’se düşer. Matlûba kavuşmakdan ümmîdsiz olur. Bunu iyi anlamalı. Çünki sözümüz, ancak işâretdir. Bunu, yükseklerden az kimse anlıyabilir. Hattâ, en yükseklerin seçilmişleri anlıyabilir. Bu büyük devlete kavuşmanın alâmetini, işâretini onun için bildirdim ki, bu yolun yolcularından (Vasl-ı uryânî)yi söyliyenler var. Matlûba kavuşmakdan me’yûs olanları da var. Fekat, bu iki sözün birlikde olduğu söylenirse, nerde ise, böyle şey olamaz diyecekler. Vasl-ı uryânî diyenlere göre, (Ye’s), kavuşamamakdır. Ye’se düşenler de, (Vasl) ayrılıkdır demekdedir. Böyle sözler, hep, o yüksek makâma varamamış olmak alâmetidir. Olsa olsa, kalblerine o yüksek makâmdan bir ışık gelmişdir. Birçoğu, bunu vasl, kavuşmak sanmış, birçoğu da, ye’se kapılmışdır. Böyle ayrı anlamalarının sebebi, isti’dâdlarının, yaradılışlarının başka olmasıdır. Birçoğunun yaradılışına uygun olan, vasldır.
4:20 minutes ( 2.01 MB)