333 260-Mektub

Âlem-i emr latîfelerinin sonuncusu olan hafînin derecelerine yükselen, fe­kat bu derecelerin hepsini geçemiyen, sonuna varamıyanlar, başında ve­yâ ortasında kalanlar çokdur. Ahfâyı bitiremeyince, bunun asllarını da, böy­lece bitiremez. İşi sonuna götüremez. Âlem-i emrin başka dört latîfelerin­de de böyle olur. Yaradılışda, her bir mertebeye uygun olan kimse, o mer­tebenin sonuna kadar ilerler. Bir mertebenin başında veyâ ortasında kal­mak, noksân olmağı gösterir. Sona kıl kadar bile varamamak, noksânlık­dır. Fârisî beyt tercemesi:

Dostun ayrılığı az olsa da, az değildir. göz içinde yarım kıl olsa da çok görünür.

Bu noksânlık, aslların asllarında da kendini gösterir. Aranılana kavuş­mağı engeller. Yukarıda yazılanlar, Muhammedî yaradılışlı olanlar içindir demişdik. Çünki, yaradılışda Muhammedî olmıyanlardan birinin çıkacağı en yüksek derece, vilâyet derecelerinin birincisi olur. Birinci derece demek, kalb mertebesi demekdir. Bir başkası, ikinci dereceye kadar yükselebilir. İkinci derece, rûh makâmıdır. Üçüncü bir kimse, üçüncü dereceye kadar çı­kabilir. Üçüncü derece, sır makâmıdır. Bir dördüncü kimse dördüncü de­receye kadar yükselebilir. Dördüncü derece, hafî makâmıdır. Birinci dere­cede, Allahü teâlânın (Sıfât-ı ef’âliyye)si tecellî eder. İkinci derecede (Sı­fât-ı sübûtiyye)si tecellî eder. Üçüncü derecede, (Şü’ûn ve i’tibârât-i zâtiy­ye) tecellî eder. Dördüncü derece, selbî olan sıfatlara uygundur. Tenzîh ve takdîs makâmına uygundur. Vilâyetin her derecesi, ülül’azm bir Peygam­berin altındadır. Vilâyetin birinci derecesi, Âdem aleyhisselâmın “alâ ne­biyyinâ ve aleyhisselâm” altındadır. Onun terbiye edicisi, tekvîn sıfatıdır. İnsanların her işini, her hareketini bu sıfat yapar. İkinci derece, İbrâhîm aleyhisselâmın altındadır. Nûh “aleyhisselâm” da, bu makâmda ortakdır “alâ nebiyyinâ ve aleyhimessalevâtü vetteslîmât”. Bunların rabbi, ilm sı­fatıdır. Bu sıfat, (Sıfât-i zâtiyye)nin en genişidir. Üçüncü derece, Mûsâ aleyhisselâmın ayağı altındadır. Onun rabbi, şü’ûnların makâmından, ke­lâm şânıdır. Dördüncü derece, Îsâ aleyhisselâmın ayağı altındadır “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm”. Onun rabbi, selb sıfatlarındandır, sü­bût sıfatlarından değildir. Bu derece, takdîs ve tenzîh makâmıdır. Melek­lerin çoğu, bu makâmda, Îsâ aleyhisselâmla ortakdırlar. Bu makâmda bü­yük şân vardır. Beşinci derece, Peygamberlerin sonuncusunun ayağı altın­dadır “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Onun rabbi, rablerin rabbidir ve sıfatları, şü’ûnları, takdîsleri ve tenzîhleri kendinde toplamak­dadır. Bütün yüksek derecelerin merkezidir. Hepsinin üstünde olan bu rabbe, sıfatların ve şü’ûnların mertebesinde (Şân-ül-ilm) adını vermek uygun olur. Çünki bu şân, bütün derecelerin üstündedir. Bu bağlılık için­dir ki, onun milleti, İbrâhîm aleyhisselâmın milleti oldu. Onun kıblesi, bu ümmete de kıble oldu.

Vilâyet mertebelerinin üstünlüğü, derecelerin önde ve arkada olmala­rına bağlı değildir. Ahfâ sâhibinin dahâ üstün olması lâzım gelmez. Üstün­lük, asla olan yakınlığa, uzaklığa ve zıl derecelerinin az veyâ çok konakla­rını geçmeğe bağlıdır. Kalb latîfesinin sâhibi olan bir Velî, asla dahâ yakın olduğu için, o kadar yakın olmıyan ahfâ sâhibinden dahâ üstün olur.