Görmüyorlar mı ki, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde, (Müteşâbihât) denilen ince bilgiler vardır. Müteşâbihâti, değil kalın kafalılar, keskin görüşlü ve ince düşünüşlü olan büyükler bile anlıyamamakdadır. Bununla berâber, bunları bildirmekden çekinmediler. Câhiller anlıyamaz diyerek bildirmekden vaz geçmediler. Bu tesavvufcular, varlığın iki olduğunu söyliyenlere ve Allahü teâlâdan başkasına ibâdetden kaçınanlara, müşrik diyorlar. Varlık birdir diyen bir kimseye, binlerle puta tapınsa bile muvahhid diyorlar. Bunlara göre o putlar, Allahü teâlânın görüntüleridir. Onlara tapınmak, Allahü teâlâya ibâdet olur diyorlar. İnsâf olunsun ki, bu ikisinden hangisi müşrikdir ve hangisi muvahhiddir?
Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” vahdet-i vücûd bildirmediler. Varlık ikidir diyenlere müşrik demediler. Ma’bûdün, tapınacak varlığın bir olduğunu söylediler. Ondan başkasına tapınmağa şirk dediler. Bu tesavvufcular, mahlûkları Allahü teâlâdan başka bilselerdi, başka şeylere tapanlara, müşrik olmaz demezlerdi. Onlar bilse de, bilmese de, mahlûklar mahlûkdur. O değildirler.
Bunların sonra gelenlerinden birkaçı, (Bu âlem, Allahü teâlânın görünüşü değildir) dediler. Herşeye O demekden kaçındılar. Herşey Odur diyenleri beğenmediler. Bunun için, şeyh Muhyiddîni ve onun yolunda olanları inkâr etdiler ve aybladılar. Fekat bunlar, bu âlem Allahü teâlâdan başkadır da demiyor. O değildir, Ondan başka da değildir diyorlar. Bunların sözü de, doğru değildir. İki şey elbet birbirinden başka olur. İkiliğe inanmamak, akla uymamak olur. Evet, Ehl-i sünnetden kelâm âlimleri, Allahü teâlânın sıfatları O değildir. Ondan başka da değildir dediler ise de, buradaki başka sözü, lügat ma’nâsında değildir. Başka olan iki şeyin birbirinden ayrılması câiz olur demekdir. Çünki Allahü teâlânın sıfatları, zâtından ayrılmış değildir ve ayrılmaları câiz değildir. Bunun için, Allahü teâlânın sıfatları O değildir. Ondan başka da değildir sözü doğrudur. Âlem ise, böyle değildir. Allahü teâlâ var idi. Hiçbirşey yok idi. Bunun için âlem, Ondan başka değildir demek, hem lügat bakımından, hem de ikinci bakımından doğru olmaz. Bunlar, ilerliyememiş olduklarından, âlemi ya’nî mahlûkları, Allahü teâlânın sıfatları gibi sandılar. Sıfatlar için söylemesi câiz olanı, âlem için de söylediler. Âlem Odur demediklerine göre, Ondan başkadır demeli idiler. Böylece, tevhîd-i vücûdî yolundan kurtulmalı idiler. Varlığın çok olduğunu anlamalı idiler. Tevhîd-i vücûdî sâhibleri meselâ şeyh Muhyiddîn-i Arabî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” ve onun yolunda gidenler, herşey Odur diyor. Bu sözleri, âlem Allahü teâlâ ile birleşmiş demek değildir. Hâşâ ve kellâ! Bu sözleri, âlem yokdur. Ancak Allah vardır demekdir. Mektûblarımda bunu uzun açıklamışdım.
Süâl: Tevhîd-i vücûde inanan tesavvufcuların iki varlığa inananlara müşrik demeleri, onlar iki varlık gördükleri içindir. İki varlık görmek ise, tarîkatde şirkdir.
Cevâb: Tarîkatde şirk olan, iki varlık görmeği önlemek için, tevhîd-i şühûdî yetişir. Burada tevhîd-i vücûdî hiç lâzım değildir. Fenâ hâsıl olması için, sâlikin bir mukaddes zâtdan başka hiçbirşey görmemesi ve düşünmemesi lâzımdır. Böylece, tarîkatdeki şirkden kurtulmuş olur.
4:36 minutes ( 2.13 MB)