Başka Peygamberler için “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât” böyle söylemek câiz olursa, uymakla değil, doğrudan doğruya kavuşmakla olur. Çünki o büyükler, doğrudan doğruya konakları aşmışlar, Zât-i teâlâya kavuşmuşlardır. Doğrudan doğruya olan kavuşmakda, aracının bulunması, bu kelimenin kullanılmasını uygun yapmaz. Aradaki fark anlaşılmış oldu. Kendi kendine kavuşmakla, kavuşana uyarak kavuşabilmek başkadır. Bu başkalıkdır ki, geçmiş Peygamberlerin, bu ümmetde Peygambere uyanların en yükseklerinden dahâ üstün olduklarını göstermekdedir. Doğrudan doğruya kavuşan, istenilendir. Başkasına uyarak, onun kavuşduğuna kavuşan böyle değildir. Resûlullaha uyanların büyükleri için (Vasl-ı uryânî) ve (Tecellî-i zât) kelimelerini kullanmak doğrudur. Başka Peygamberler için kullanmak, doğru olmaz dedik. Fekat, doğrudan doğruya kavuşan ile başkasının yanı sıra kavuşan, bir olabilir mi? İkisi nasıl bir olabilir ki, ni’met birincisinde tâmdır ve olgundur. İkincisinde ise, yalnız ismde ve görünüşdedir. Şu kadar var ki, bu benzerlik, uyanları uyulanlar gibi yapmakdadır. Bunun içindir ki, Peygamberlerin sonuncusu “aleyhi ve aleyhimüssalâtü vesselâm”, (Ümmetimin âlimleri, İsrâîl oğullarının Peygamberleri gibidir) buyurdu. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bu ümmetin Evliyâsından Tecellî-i zâtîye kavuşanlar, Tecellî-i zâtîye kavuşmıyan Peygamberlerden “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” dahâ üstün olamazlar. Burasını iyi anlamak lâzımdır. Çünki, burada çok kimselerin ayağı kaymışdır. Allahü teâlânın, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâmın sadakası olarak bu fakîre bildirdiklerini size yazdım.
Süâl: Bu varlıkların hepsi, Muhammed “aleyhisselâm” için yaratıldı “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”. Başkaları varlığa ve yüksekliklere Onun yanı sıra kavuşdular. Ona uymakla yükseldiler. Bunun içindir ki, kıyâmet günü, Âdem “aleyhisselâm” ve bütün başkaları, Onun sancağı altında bulunacaklardır. Sen ise, başka Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” Ona uyarak değil de, doğrudan doğruya kavuşduklarını söylüyorsun. Bu nasıl olur?
Cevâb: Muhammed Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için, kendi hakîkatinden Zât-i teâlâya yol olduğu gibi, her Peygamberin de “alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kendi hakîkatlerinden Zât-i teâlâya kavuşduran yolları vardır. Bu yollardan, başkasına uyarak değil, kendi kendilerine kavuşurlar. Ümmetler böyle değildir. Peygamberlere uyarak, kendi yaradılışına uygun olan Peygamberlerin hakîkatinden, aradıklarına kavuşurlar. Ümmetler kendi kendilerine kavuşamaz. Böyle olmakla berâber, başka Peygamberler kendi kendilerine kavuşsalar bile, vasl-ı uryânî değildir. Çünki, Peygamberlerin sonuncusunun hakîkati arada ince perdedir “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. Bunun için, gelen her feyz, önce bu hakîkate gelir. Sonra buradan başkalarına ulaşır. Uymak demek de, uyulanın arada bulunması demekdir. Bundan dolayı, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kendi kendilerine kavuşmaları, böyle uymaları ile birlikde bulunabilir. Ümmetlerin uymaları böyle değildir. Onların uymaları ile, kendi kendine kavuşmak birlikde olamaz. Bunu yukarıda birkaç yerde bildirdik.
Süâl: Yükselirken hayât sıfatına da kavuşulabilir mi?
Cevâb: Evet kavuşulabilir.
Süâl: (Hayât sıfatının sonu, Zât-i teâlâda yok olmakdır) dediniz. Kâmillerin, yok olmak makâmından ellerine geçen nedir? Yukarıda bildirdiğinize göre, hakîkatlerin te’ayyünlerinin aynları ya’nî kendileri yok olmaz. (Eğer yokluk varsa, nazarîdir, görünüşdedir. Aynın yok olması ilhâd ve zındıklık olur) demişdiniz?
Cevâb: Aynın yok olması, niçin lâzım olsun? Varlığını görememek yetişir. Böyle nazarî yok olmakda da çeşidli mertebeler vardır. Burasını iyi anlamalıdır. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bilir. Doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafâya uyanlara selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti vetteslîmâti etemmühâ ve ekmelühâ”!
5:29 minutes ( 2.53 MB)