228 191-Mektub

191
YÜZDOKSANBİRİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, Hân-ı Hânâna yazılmışdır. Peygamberlere uymak lâzımdır. İslâmiyyetin emrlerinde çok kolaylık olduğu bildirilmekdedir:

Bizlere doğru yolu gösteren Allahü teâlâya hamd olsun! O bize doğru yolu göstermeseydi, biz kurtuluş yolunu bulamazdık. Allahü teâlânın Pey­gamberlerine inandık. Sonsuz se’âdete ve hakîkî kurtuluşa kavuşmak için, Peygamberlere uymak lâzımdır “salevâtullahi teâlâ ve teslîmâtühü”. Bir kimse, bin sene ibâdet etse ve sıkıntılı riyâzetler çekse ve sıkı mücâhede yap­sa, eğer bir Peygamber-i zî-şâna “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” uyma­mış ise, bütün bu çalışmalarının bir arpa kadar kıymeti olmaz. Çölde gö­rülen (serâb) gibi, hiçbirşeye yaramaz. Hiçbir düşünce ve bir iş olmıyan ya’nî birşeye yaramıyan uyku bile, meselâ, gün ortasında bir parça uyumak, o bü­yüklerin emrine uyarak yapılınca, onlara uymadan yapılan, bin sene ibâ­detden, mücâhededen katkat dahâ kıymetli olur.

[Seyyid Abdülhakîm Efendi hazretleri, [1341] baskılı (Erriyâdüt-te­savvufiyye) kitâbı, altmışbeşinci sahîfesinde buyuruyor ki: (Mücâhede), Al­lahü teâlânın düşmanı olan nefsin istemediği, ona zor gelen, sıkıntı veren ağır şeyleri yapmak, nefsle çarpışmak demekdir. (Riyâzet), nefsin istedi­ği, ona tatlı gelen şeyleri yapmamak demekdir].

Allahü teâlânın ni’metlerinin en kıymetlisi, bütün emrlerinde kolaylık göstermesidir. İslâmiyyetin bütün isteklerinde tam kolaylık gözetilmişdir. Meselâ yirmidört sâat içinde, yalnız onyedi rek’at nemâz kılmağı emr bu­yurmuşdur. Bunun hepsi, bir sâat sürmez. Bunu kılarken de, en kolay ola­nı okumağı kabûl etmekdedir. Ayakda kılamıyanın, oturarak kılmasına izn vermişdir. Oturarak kılamıyan, yatarak kılabilir. Rükü’ ve secdeleri yapa­mıyan, îmâ ile, işâret ile kılabilir demişdir. Abdest almak için su kullana­mıyana, toprak ile teyemmüm etmesine izn vermişdir. Zekât için de, ma­lın yalnız kırkda birini fakîrlere ayırmışdır. Bunu da, yalnız ticâret eşyâsın­dan ve çayırda parasız otlıyan, dört ayaklı hayvanlardan emr etmişdir. Ömründe bir kerre hac etmeği farz etmişdir. Bu da yalnız, yol parası olan­lara ve yol tehlükesiz olduğu zemân farz olmakdadır. Sayılamıyacak kadar çok şeyleri halâl etmiş, izn vermişdir. Dörde kadar kadını nikâhla almağı ve sayısız câriye kullanmağı mubâh eylemişdir. Talâk, ya’nî boşamak ile, ka­dın değişdirmeğe yol göstermişdir. Yiyecek, içecek ve kumaşlardan çoğu­nu mubâh etmiş, pekazını harâm kılmışdır. Harâm etmesi de, kullarının iyi­liği için olmuşdur. Acı, zararlı, kötü olan şerâbı yasak etdi ise de, buna kar­şılık çeşid çeşid tatlı, güzel kokulu, fâideli şerbetleri mubâh etmişdir. Mey­ve suları, dârçın, karanfil ve çiçek suları hep halâldir. Bunların hepsi fâide­lidir. Acı, yakıcı, keskin ve aklı giderici ve çok tehlükeli olan birşey, o gü­zel kokulu şerbetlere benzeyebilir mi? Onun harâm olması ve Allahü te­âlânın beğenmemesi, bunların ise halâl olup, Allahü teâlânın râzı olması da ayrıca bir farkdır. İpekli kumaşlardan bir kısmını erkeklere harâm et­miş ise de, buna karşılık süslü, renkli sayısız kumaşları halâl eylemişdir. Yün­lü kumaşların hepsi halâldir. Bunlar, ipekden katkat dahâ fâidelidir. Bunun­la berâber, ipekli kumaşları, kadınlara mubâh eylemişdir. Bunun fâidesi de, yine erkekleredir. Altın ve gümüş gibi zînet eşyâsını kadınlara mubâh et­mesi de böyle olup, fâideleri, erkekleredir. İnsâfsız, taş yürekli bir kimse, bu kadar çok kolaylığı, güç ve ağır yük görürse, kalbinin bozuk olduğunu göstermiş olur. Rûhunun hasta olduğu, kafadan sakat olduğu anlaşılır. Birçok işler vardır ki, sağlam, normal insanlar bunları kolay yapdığı hâlde, hasta kimselere güç gelir. Kalbin hasta, bozuk olması demek, Peygam­berlerin “aleyhimüsselâm” getirdikleri bilgilere, tâm inanmaması demek­dir. İnanmaları, görünüşdedir. İçden inanmış değildir. Gönülden inanma­nın alâmeti vardır. Bu alâmet, islâmiyyetin emrlerine sarılmakdır. İslâ­miyyeti beğenmiyenlerin, ona uymak istemiyenlerin müslimân oldukları­nı söylemelerine inanılmaz. Bunlara (Münâfık) denir. Şûrâ sûresi, onüçün­cü âyetinde meâlen, (Müşrikleri [ya’nî Allahdan başkasına tapınanları] î­mâna, Allaha kulluğa çağırmaklığın, onlara ağır gelir. Bunun için sana düşman olurlar) buyuruldu. Allahü teâlâ, dilediğini kendine seçer. Onu is­tiyenlere, kendine kavuşduran yolu gösterir. Doğru yolda olanlara ve Mu­hammed aleyhisselâmın izinde gidenlere selâm olsun!