152 101-Mektub

101
YÜZBİRİNCİ MEKTÛB

Bu mektûb, yine molla Hasen-i Kişmîrîye yazılmışdır. Büyükleri küçük sanarak dil uzatanları bildirmekdedir:

Allahü teâlâ, hâlinizi güzel ve kalbinizi temiz eylesin! Kıymetli mektû­bunuzu mevlânâ Muhammed Sıddîk getirdi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, uzakda kalanları unutmamışsınız. Görünüşde, nefsinize karşı olan sözleri­niz kısaca anlaşıldı. Nefs, emmârelik yapdığı zemân, buna karşı söylenen şeyler doğrudur. Fekat nefs, itmînâna geldikden sonra, ona karşı gelmenin yeri yokdur. Çünki, o zemân nefs, Hak teâlâdan râzıdır. Hak teâlâ da on­dan râzıdır. Nefs beğenilmekde ve kabûl olunmakdadır. Kıymetli olana kar­şı gelinmez. Onun istekleri, Hak teâlânın istekleridir. Çünki, nefsin itmî­nâna kavuşması için, Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanması lâzımdır. Artık o, mukaddes olmuş, her dürlü kusûrdan temizlenmiş, karşı durula­cak yeri kalmamışdır. Kendisine bakılamıyacak derecelere yükselmişdir.

Her söylediğimiz bizde kalır. Fârisî beyt tercemesi:

Kendinden haberi olmıyan kimse, Nerde kaldı, başka şeyleri bile?

Çok olur ki, câhiller, nefsden hiç haberleri olmadığı için, mutmainneyi emmâre sanırlar. Nefs-i emmâreye karşı yapdıklarını, nefs-i mutmeinneye de yaparlar. Nitekim kâfirler, Peygamberleri “aleyhimüssalevâtü vetteslî­mât” başka insanlar gibi sanıyorlar. Peygamberliğin yüksekliğine inanmı­yorlar. O büyüklere “aleyhimüssalevâtü vettehıyyât” ve onların yolunda gi­denlere inanmamakdan Allahü teâlâya sığınırız!