Dört mezhebden birine uymıyan kimse, dalâletdedir. Başkalarını da dalâlete sürüklemekdedir. Bunların ba’zıları da kâfir olmakdadır. Çünki, küfre sebeb olan yollardan biri, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden ahkâm çıkarmağa kalkışmakdır.)
61 — Aşağıdaki beş hadîs-i şerîf, imâm-ı Muhammed Birgivînin (Tarîkat-i Muhammediyye) kitâbından ve bunun Nablüsî şerhi olan (Hadîka)dan alınmışdır:
1) Buhârî ve Müslimin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Bildirdiğim bu dinde bulunmıyan birşey, sevâb umarak meydâna çıkarılırsa, bu şey red olunur) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, dinden ve ibâdetden olmıyan birşeyin meydâna çıkarılması bid’at olmaz. Yimekde, içmekde, giyinmekde, ev yapmakda ve bineklerde olan yenilikler, değişiklikler, ibâdet olan, ya’nî Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için yapılan şeyler değildir. Böyle şeylerin yapılması, bir ibâdeti bozmadığı veyâ dînin yasak etdiği bir şeyin yapılmasına sebeb olmadığı zemân, bid’at olmaz.
2) Taberânînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” bildirdiği hadîs-i şerîfde,(Müslimânlar, Peygamberlerinden sonra, Onun bildirdiği dinde bir bid’at, herhangi bir yenilik yaparsa, bunun benzeri olan bir sünnet, aralarından kalkar) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, dünyâ işlerinde, âdet olan şeylerde, sevâb beklemeden yapılan, yalnız dünyâlık fâidesi olan veyâ dünyâ zararından koruyan, yâhud zarar ve fâidesi düşünülmiyen inanış, söz, iş ve ahlâkdan islâmiyyetin yasak etmediği bir değişiklik, yenilik yapmak bid’at olmaz. Böyle değişiklikler, sünnetin ortadan kalkmasına sebeb olmaz.
3) Taberânîdeki bir hadîs-i şerîfde, (Bid’at sâhibi, bid’atinden vazgeçinciye kadar, Allahü teâlâ, tevbesini kabûl etmez) buyuruldu. Her günâhdan sonra (Tevbe etmek) lâzımdır. Tevbenin doğru olması için, üç şart vardır: Günâha son vermek, yapdığına pişmân olmak ve bir dahâ hiç yapmamağa azm etmek, karar vermek. Eğer kul hakkı da varsa, hakkını ödeyip, halâllaşmak da lâzımdır. (Bid’at sâhibi) demek, bir bid’ati meydâna çıkaran veyâ çıkmış bir bid’ati yapan demekdir. (Bid’at) demek, dinde bulunmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü veyâ ahlâkı, sonradan ortaya çıkarmak veyâ dinde sonradan ortaya çıkmış böyle bir bozukluğu yaymak ve bundan sevâb beklemek demekdir. Bir günâhı yapan kimsenin, başka günâh için yapdığı tevbesi kabûl olur. Bid’at sâhibi, bu bid’atinden sevâb beklemekde, iyi bir iş yapdığını sanmakdadır. Bunun için, tevbe etmeği düşünmez.