İctihâd kapısı kapandı diyorlar. Medresede okuyanların çoğu bu ilmlerin ilk basamağında kalmışdır. Yüz hocadan bir dânesi doğru okuyup yazmasını bilmez. Hayâtları medresede geçen hocaların çoğu yazıp okumağı, sâhilsiz bir deniz gibi geçemezler. Bunların ma’nâsı ise, kutublar gibi, onlara mechûl kalır. Tenbel, câhil ve müte’assıbdırlar. Te’assubları, bildikleri şeyleri savunmak için olsaydı neyse. Lâkin bilmedikleri bir şeyi korumak için te’assub yapıyorlar. Bundan da maksadları, müslimânları sömürmek, râhat yaşamakdır. Bu hocalar, fikren ve ahlâken câhil oldukları hâlde, din âlimi kılığındadırlar. Bunların içinde hakîkî âlimler de yok değildir. Onlara hürmet etmek borcumuzdur. Şimdi medreselerde islâmiyyetden birşey kalmadı. Din, edeb ve Kur’ân öğretmek için yapılmış olan minberlerin, müslimânları aldatmakdan başka vazîfeleri kalmadı)diyor.
Cevâb: Kazanlı koca moskof reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zemân, dünyânın hangi yerinde müslimânlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi. Şimdi ise, programlarının başında dîni kökünden yok etmek yazılı bulunan komünist Rusyada, bu koca reformcunun gözüne batan o medreselerden, o câmi’lerden hiç biri kalmadı. Dinde reformcular şunu da bilmelidir ki, her bakımdan gerici dedikleri din adamları halkı soymakda da, onlardan geridedirler. Hayâtları kanâat üzere geçdiğinden, halkdan istifâdeleri azdır. Buna karşılık da onlara az bile olsa, hizmet etmekden geri kalmazlar. Birinci cihan harbinin, dört sene içinde, köylerde cenâze yıkayacak hoca bırakmadığı görülünce, câhil dedikleri hocaların bile lüzûmsuz ve fâidesiz olmadığı anlaşıldı. Sultân Vahîdeddîn hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” zemânında İstanbuldaki medreselere, liselerde okunan derslerden birçoğu konulduğu hâlde, ihtiyâcı eskisi kadar da karşılayacak din adamı yetişmediği görülmüşdü. Vaktîle Molla Fenârîler, Molla Hüsrevler, Ebûssu’ûdlar, İbni Kemâller, Gelenbevîler “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” yetişdirmiş olan bu ilm yuvalarını çökdüren sebebleri, çeşidli kitâblarımızda bildirdik. Masonlar, medreseleri parasız, ilmsiz bırakmakla kalmayıp, (talebeler) ismi yerine (softalar) adını yaymışlardı. Bu kadar bozgunculuk, bu kadar bakımsızlık içinde medreselerden yine din düşmanlarını azçok susduracak ilm adamı yetişmesi şaşılacak şeydir. Bunu da mesleğin yüksekliğindeki feyz ve berekete bağlamak lâzım gelir. Medreselerden yetişen din adamları, resmî dillerle kendilerine yapılan hakârete dayanamıyarak, haysiyyet ve şereflerini korumak için, başka iş sahâlarına sarılmışlardır. Bir kısmı da, hakâretlere aldırmamış, dînî ve millî an’anelerine sarılarak bir nefs mücâhedesi içinde yaşamışlardır.