(Mektûbât) kitâbını Muhammed Murâd-ı Kazânî fârisî dilinden arabîye terceme etmişdir. Bundan seçilen yüzdoksandört ve fârisî (Mektûbât)dan seçilen yüzellibir mektûb (Müntehabât) adı ile iki kitâb hâlinde basdırılmışdır. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hâl tercemesi, Muhammed Hâşim-i Keşmî tarafından fârisî olarak yazılmış, buna (Berekât) veyâ (Makâmât-i Ahmediyye) ve (Zübde-tül-makâmât) denilmişdir. Muhammed Ma’sûm-i Fârûkînin torununun oğlu olan Gulâm Muhammed Ma’sûmun torununun torunu hâce Muhammed Fadlullah, (Umdet-ül-makâmât) adındaki fârisî kitâbında, dedelerinin hayâtlarını uzun bildirmekdedir. 1397 de Kâbilde ve 1416 [m. 1996] da İstanbulda basılmışdır. 99.cu sahîfesinde diyor ki, (İmâm-ı Rabbânînin ondördüncü dedesi Şihâbüddîn Alî Ferrûh Şâh, Gaznevî sultânlarının Kâbil vâlîsi idi. Gaznevî hükûmeti yıkılınca, Kâbilde hükûmet reîsi oldu. Birkaç sene sonra, hükûmeti terk ederek, tesavvufda çalışarak büyük velî oldu. Kâbil civârında medfûndur. Mahdûm-ı cihâniyân seyyid Celâlüddîn-i Buhârî Buhârâdan Hindistâna gelirken, dâmâdı ve halîfesi olan imâm-ı Refî’üddîni berâber getirdi. İmâm-ı Refî’üddîn, imâm-ı Rabbânînin altıncı ceddidir. Delhî sultânı Fîrûz Şâhın emri ile, ormanlık olan Serhendi şehr hâline koydu. Şehr hâricindeki türbededir. İmâm-ı Rabbânînin vâlidesi de burada medfûndur). Hakîkat Kitâbevinin İstanbulda neşr etdiği (Documents of the Right Word) kitâbında, ingilizce olarak yazılıdır. Muhammed Fadlullah, [1238] de Kandihârda vefât etdi. Bedrüddîn-i Serhendînin fârisî (Hadarât-ül-kuds) kitâbında da, hâl tercemesi uzun yazılıdır. Bu kitâb 1391 [m. 1971] de Pâkistânda çok güzel basılmışdır. İstanbul Bâyezîd kütübhânesinde [1788] sayıda el yazısı ile vardır. Hâce zâde Ahmed Hilmi efendinin İstanbulda [1318] de basılan türkçe (Hadîka-tül-evliyâ) kitâbı da, İmâm-ı Rabbânînin ve üstâdlarının hayâtlarını ve kerâmetlerini uzun bildirmekdedir.
Şâh-ı Dehlevî Gulâm Alî Abdüllah “kuddise sirruh”, talebesinin büyüklerinden mevlânâ Hâlid-i Bağdâdîye “kuddise sirruh” gönderdikleri bir mektûbda, Mevlânânın derece ve fazîletlerini uzun uzun anlatdıkdan sonra, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hakkında şöyle buyuruyor: (Âlimler ve ârifler söylemişler ve yazmışlardır ki, imâm-ı Rabbânîyi sevenler, mü’min ve müttekî olanlardır. Sevmiyenler de, münâfık ve şakîlerdir. İslâm memleketleri hazret-i Müceddidin feyz ve nûrları ile doldu. Bütün müslimânlara, hazret-i Müceddidin “rahmetullahi aleyh” ni’metlerine şükr ve hamd etmesi vâcib oldu.) Başka bir mektûbunda, (İnsanda bulunabilecek her kemâli, her üstünlüğü, Allahü teâlâ, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine vermişdir. Vermediği yalnız Peygamberlik makâmı kalmışdır) demiş ve aşağıdaki rubâ’îyi yazmışdır:
Her letâfet ki, nihân bûd pes-i perde-i gayb,
heme der sûret-i hûb-i tû ıyân sâhte end,
Herçi ber safha-i endîşe keşed kilk-i hıyâl,
şekl-i matbû’i tû zîbâ-ter ezân sâhte end.
1394 [m. 1974] senesinde, Pâkistânın Şeyhûfûre şehrinde, Urdu dili ile basılmış olan (Meslek-i Müceddid) kitâbında ve (El-Hadâik-ul-verdiyye) kitâbında da, imâm-ı Rabbânî hazretlerinin hâl tercemesi yazılıdır. Bu iki kitâbdaki hâl tercemeleri bir arada olarak, 1396 [m. 1976] senesinde, İstanbulda ofset yolu ile basdırılmışdır. (Hak Sözün Vesîkaları)nda da çok güzel yazılıdır.
Muhammed bin yâr Muhammed Burhânpûrînin (Atıyyet-ül-vehhâb El-fâsılatü beynel-hakkı vessavâb firreddi alelmu’terıdı aleşşeyhi Ahmed-el-Fârûkî) kitâbında kerâmetleri yazılıdır. Bu kitâb, arabî mektûbâtın üçüncü cildi hâşiyesinde basılmışdır. Muhammed beg 1110 [m. 1698] da vefât etdi.
İmâm-ı Rabbânînin fârisî (Redd-i revâfıd) kitâbı ve türkçe tercemesi ve (İsbâtün-nübüvvet) ve (Mebde ve me’âd) kitâbı İstanbulda neşr edilmişdir.