Kalbi îmân nûruyla nûrlanmış olan kimse, kendi hâlini biraz düşünse, tâat ve ibâdet yapmak ile, günâh işlemek ve isyân etmek arasındaki farkı görüp anlar. Çünki, ibâdetin netîcesi zevk, huzûr, güzel ahlâk ve iyi işlerdir. İsyânın ve ma’siyyetin netîcesi ise üzüntü, huzûrsuzluk, kötü ahlâk ve çirkin işlerdir. Şübhesiz ki ibâdetin ve iyi işlerin karşılığı sevâb kazanmakdır. Kötü işlerin ve günâhların karşılığı ise azâb ve ıkâbdır.
Allahü teâlâ bize ve bütün müslimânlara, netîcesi sevâblara kavuşmak olan ibâdetleri yapmak nasîb eylesin. Netîcesi ıkâb ve azâb olan kötülüklerden korusun!
NAZM
Sana şükr ve minnet ey zelcelâl,
Ki hatm oldu lutfunla bu hoş makâl.
Şevval içre buldu temâmı bu kim,
Li temmetihî adı târîh-i sâl.
Çû asâr-ı hatm-i nübüvvet dürür,
Hıtâmi kerâmat-ı eshâb-ü âl.
Hudâyâ vücûdu şeref bahşin it,
Cihân içre gün gibi rûşen cemâl.
İden pertevinden bunun iktibâs,
Dola gönlü envâr-ı fadlü kemâl.
Ânın hurmetiyçün mihr rûhî,
Delîl olmasa âlem olurdu dâl.
Dahî âl ü eshâbiyçünki olur,
Hidâyet nücûmi durur lâ mehâl.
Alup pertevinden buların füruğ,
Dil-i Lâmiî ola ferhunde fâl.
Dolup içem envârı sıdku safâ,
İde cânda aşkın odu iştiâl.