● Hak teâlâ, temessül [misâllendirilme] ve misâlin ve tevehhüm [vehmin] ve hayâlin ötesidir. Ve bunların temâmı, Hak teâlânın mahlûkudur. 3/74
● Hak teâlânın bu’dü [uzaklığı], derk [anlayış] ve ma’rifet [bilmek] i’tibâriyledir. 3/71
● Hak teâlânın akrebiyyeti [çok yakınlığı], bizim eb’adiyetimize [uzaklığımıza] sebeb olmuşdur. 1/258 [Mektûbât Tercemesi: 322.]
● Hak teâlâ karîbdir [yakındır]. 3/63 [Se’âdet-i Ebediyye: 925.]
● Hak teâlânın kurb [yakınlık] ve ma’iyyeti [berâberliği] bîçûnîdir. Bizim akl ve şühûdumuzdan münezzeh bir kurbdur [yakınlıkdır]. 3/95
● Hak teâlânın âleme olan nisbeti, nokta-i cevvâlenin dâireye olan nisbeti gibidir. O dâire o noktanın dönmesinden meydâna gelmişdir. 2/98. [Se’âdet-i Ebediyye: 930.]
● Hak teâlânın ihâta ve kurbu [yakınlığı] ilm-i huzûrîye bağlıdır. 3/49
● Hak teâlânın kurb ve ma’iyyeti [yakınlığı ve berâberliği] mevcûdun mevhûma [vehm olunmuşa] ve aynanın sûrete kurbu kabîlindendir. 1/113. [Mektûbât Tercemesi: 163.]
● Hak teâlânın kayyûm-ı âlem olması, ecsâm-ı garîbenin [garîb, acâyip şeylerin] dübazlarla [hokkabazlarla] kıyâmı [birlikde durması] gibidir. 2/45. [Se’âdet-i Ebediyye: 966.]
● Hak teâlâ bizzat mevcûddur. Ve eşyâ dahî onun îcâdıyle mevcûddur. 3/122.
● Hak teâlâ zâtı ile mevcûddur. Vücûd ile değil. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Hak teâlâ kendi zâtı ile hay’dır. Ya’nî zindedir. Kendi zâtında dânâ (bilen), bînâ (gören), şineva (işiten), tüvâna (gücü yeten), mürîd (dileyen) ve gûyâ (söyliyen)dir. Kâinâtı yokdan yaratandır. Ve kemâlât, sıfat-ı hayât, ilm, basar, sem’, kudret ve irâde ve kelâm ile değildir. 3/26