Hac ile vasiyyet vâcibdir. -Çünki vakt müsâid değil.- 1/250. [Mektûbât Tercemesi: 307.]
● Hucub-i ilâhînin [ilâhî perdelerin] temâmen kalkması mümkin değildir. 3/76.
● Hucub-i esmâ ve sıfât ve şu’ûn ve i’tibârâtın harkı [ismlerin, sıfatların, şu’ûn ve i’tibârâtın perdelerinin kalkması] şühûdî olup, kalildir [az hâsıl olur]. Hark-ı vücûdî mümteni’dir. [Vücûdun perdesinin kalkması mümkin değildir.] Zulmânî perdelerin kalkması seyr-i âfâkî ve seyr-i enfüsîyi geçdikden sonra müyesser olur. Nûrânî perdelerin kalkması, seyr-i esmâ ve sıfât vâcib-i teâlâya bağlıdır ki, ism ve sıfât ve şân ve i’tibâr nazarında kalmıya. 2/42 [Se’âdet-i Ebediyye: 933.]
● Hadîs-i şerîfleri inkâr küfr değildir. Münkiri mübtedi’dir [inkâr eden bid’at ehlidir]. [Hadîs-i şerîf olduğunu kabûl etmezse bid’at ehli olur. İnanmaz ise kâfir olur.] 3/17[Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Harâm sebebi ile tahsîl olunan herşey harâmdır. 1/102 [Mektûbât Tercemesi: 153.]
● Harâmı, gerek i’tikâden ve gerekse i’tikâd dışında güzel gören mürted olur. 1/288[Mektûbât Tercemesi: 440.]
● Harâmı harâm, halâli halâl bilmek, kat’î olan harâm ve halâldir ki, inkârı küfrdür. 3/17 [Se’âdet-i Ebediyye: 102.]
● Harâmda şifâ yokdur. 3/61
● Harâmdan bir altını sâhibine geri vermek, yüz altın sadaka vermekden efdaldir. 2/66. [Se’âdet-i Ebediyye: 97.]
● Hurûf ve kelimât-ı Kur’ânı [Kur’ân-ı kerîmin kelimeleri ve harfleri] yer değişmeksizin [aynen] Allahü teâlânın kelâm-ı nefsîsidir. Ve Hak teâlâya en yakın şeydir. 3/100.
● Hurûf-ı mukatta’ât-ı Kur’ânî [Kur’ân-ı kerîmin hurûf-ı mukatta’âtı] muhib ile mahbûb [seven ile sevilen] arasındaki hâllerin hakîkatlerine ve sırların inceliklerine remzler ve işâretlerdir. 3/100.